İsviçre merkezli yatırım bankası UBS, altın fiyatlarına ilişkin 2025 tahminini yukarı yönlü revize etti. Daha önce ons altının 2025 ortasına kadar 2.850 dolara ulaşacağını öngören UBS analistleri, son değerlendirmelerinde bu tahminlerini yukarı çekerek 2026 yılı sonuna kadar ons fiyatının 2.950 dolara kadar çıkabileceğini belirtti. Analistler, doların güçlü seyrinin ve ABD'deki mali teşviklerin yüksek faiz oranlarına yol açma potansiyelinin, altın fiyatlarında kısa vadede konsolidasyon sürecine neden olabileceğini ifade etti. Ancak uzun vadede, küresel belirsizlik ve çeşitlendirme amaçlı talep artışının altın fiyatlarını destekleyeceğini vurguladılar.
MERKEZ BANKALARININ ALTIN REZERVLERİ DÜŞÜK SEVİYEDE
UBS, özellikle merkez bankalarının altın alım eğilimine dikkat çekti. Bankanın analizine göre, jeopolitik gerilimler ve yaptırım riskleri gibi faktörler, resmi sektörün altın rezervlerini artırma isteğini güçlendirecek. "Birçok merkez bankasının altın rezervleri, toplam varlıklarına oranla hâlâ düşük seviyede" diyen analistler, bu durumun fiziksel altına yönelik talebi canlı tutacağını belirtti.
GOLDMAN SACHS YATIRIMCILARA ALTIN ÇAĞRISI YAPTI
Goldman Sachs da altın fiyatlarına ilişkin iyimser bir tahminde bulundu. Banka, ons altının 2025 yılı Aralık ayına kadar 3.000 dolara ulaşacağını öngörerek, yatırımcıları altına yönelmeye çağırdı. Daan Struyven’in de aralarında bulunduğu Goldman analistleri, notlarında altını küresel piyasalardaki risklere karşı bir koruma aracı olarak nitelendirdi.
Öte yandan JPMorgan Asset Management’tan Karen Ward, altına ilişkin daha temkinli bir yaklaşım sergiledi. Ward, 2025 görünümünde altının yatırımcılar için en ideal varlık olmayabileceğini savunarak, "Altın, sınırlı arzı nedeniyle tercih ediliyor, ancak yatırımcıların daha verimli getiri sağlayan alternatif varlıklara yönelmesi gerektiğine inanıyorum" dedi. Ward, altın yerine temel altyapı yatırımları gibi yıllık getiri sağlayan varlıklara yönelmenin daha mantıklı bir strateji olabileceğini öne sürdü.
Bu değerlendirmeler, altının gelecekteki değerine ilişkin farklı görüşleri ortaya koyarken, yatırımcıların kararlarını küresel ekonomik ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak şekillendirmesi gerektiğini gösteriyor.