8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Kadın sorunlarının gündeme getirilmesi, bu konuda farkındalık yaratılması ve sorunlara çözümler bulunması yolunda önemli bir gündür. Eğlence değil mücadele günüdür, hangi görüşten olursa olsun bütün kadınların omuz omuza dayanışma ve mücadele etmesinin gereğinin anlaşılması günüdür. Kadın sorunlarının partisi yoktur.  Almanya sosyalist demokrat partisi önderlerinden Clara Zetkinin 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen 129 […]

Kadın sorunlarının gündeme getirilmesi, bu konuda farkındalık yaratılması ve sorunlara çözümler bulunması yolunda önemli bir gündür. Eğlence değil mücadele günüdür, hangi görüşten olursa olsun bütün kadınların omuz omuza dayanışma ve mücadele etmesinin gereğinin anlaşılması günüdür. Kadın sorunlarının partisi yoktur. 

Almanya sosyalist demokrat partisi önderlerinden Clara Zetkinin 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen 129 kadın işçiler anısına 8 martın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması önerisi ile Birleşmiş milletler Genel Kurulu 16 Aralık 1977 Tarihinde 8 Martı Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti.

İnsan hakları temelinde kadınların maruz kaldığı cinayetler, zorbalıklar, haksızlıklar, ayrımcılıklar bu günde daha  yüksek sesle dile getirilmesi gereken bir gerçekliktir.

Bu yıl Dünya Emekçi kadınlar Gününün özgürlük sembolü MAHSA AMİNİ olmalıdır. Kadının saçının telini namus ahlâk aracı sayan bir zihniyet nedeniyle 13 Eylül 2022 de ahlak polisince   İran-Tahran’da göz altına alınan MAHSA AMİNİ (22yaşında), gözaltı sonrası komaya girerek, 16 Eylül 2022 de hayatını kaybetti. Mahsanın öldürülmesinin ardından  İranlı kadınlar sloganları ile sokaklara çıktılar.  İranlı kadınların  Özgürlük mücadelesine dünya kadınlarından, Türk kadınlarından da  verilen destek kadın dayanışma hareketini gözler önüne serdi. İran’da rejimi değiştirebilecek bir güç doğdu.

6 Şubat 2023 de ülkemizin 11 ilini yerle bir eden deprem felaketinden de en çok etkilenen yine kadınlarımız. Onlar ızdırap e kıvranıyoar. Çünkü onlar ailenin toparlayıcısı rolündedirler. Aileleri için kendilerini unuturlar. Bütün gücümüzle onlara destek vermeliyiz. 

Şöyle bir 8 Mart kutlaması gördüm ve… yine egemen erkek dilinden rahatsız oldum. Kadın korunmaya muhtaç, yönetilecek, korunacak, sahip çıkılacak korkak bir varlık olarak betimlenmiştir.

“Erkek Devlettir; Yönetir, Korur, Sahip Çıkar.

Kadın Millettir; Devleti O Ayakta Tutar.

KORKMA !!! “

KADIN EGEMEN OLSAYDI

Bir kadın olarak, kadın hakları savunuculuğu yapmak zorunda olmanın sorumluluğunu sürekli yaşıyor ve  dik duruyorum. 

Neden?  Neden kadınlar erkeklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olabilmek için mücadele etmek zorunda kalmışlar? Bu haksızlık ne zaman, nasıl başlamış ve süregelmiş, hem de yüzyıllar boyu. 

Kim başlatmış bu iki cins arasındaki hak ve özgürlük denge bozukluğunu? Yoksa kadınlar hak ve özgürlüklerini altın tepside erkeklere kendileri sunmuşlar da; şimdi de geri almak için mi çırpınıyorlar? 

­Aman eğitimde eşit olalım, kızlarımız okusun,

­Aman siyasette eşit olalım, % 50 kota uygulansın,

­Aman iş yaşamında eşit olalım , eşit işe       eşit ücret alalım.

­Niye sosyal yaşamda eşit ve özgür değiliz?  Yaşamı eşit paylaşalım! (Ah  o âdet, örf, gelenek, görenekler!)Ama olmuyor! 

Atatürk:

“Düşünceler anlamsız , mantıksız, safsatalarla dolu olursa; düşünceler hastadır. Sonra Toplumsal Yaşam Akıl ve Mantıktan yoksun, yararsız ve zararlı İnançlar, aynı zamanda  Geleneklerle yüklü olursa FELCE UĞRAR!”

“Hiçbir akla yatkın, kanıta dayanmayan birtakım Geleneklerin korunmasında direnen ulusların ilerlemesi güç olup belki de hiç olmaz” demiştir.

SİYASET

Siyasal yaşamda Erkek egemen diyor ki;

” Kotayı %15 den % 30 a çıkardık.” Kadınlarımız  “Allah razı olsun!” deyip, elbirliği ile yine erkeklerin seçilip egemen olmaları için var güçleri ile çalışıyorlar. Oğulları, kardeşleri, eşleri, babaları, arkadaşları ya da hiç tanımadıkları erkeklerin seçilip egemen olmaları için bütün  güçlerini sergiliyorlar, canlarını paralıyorlar. 

Sonra da o erkekler onların canlarını paralıyor.  Oysa, kadınlar bu enerjilerini, çabalarını kendileri için kullansalar toplumsal cinsiyet eşitliğine daha çabuk ulaşacaklar. 

İSTİHDAM

Yoksulluktan En Fazla Kadınlar Etkileniyor.

Türkiye Genelinde Kadın İstihdamı Halen Erkek İstihdamının Yarısı Kadardır! İstihdamda Cinsiyet Açığı Yüzde 36,4’ü Bulmaktadır!

Erkekler, Kadınlardan Yüzde 20 Daha Fazla Kazanıyor.

Her 10 Kadın İşçiden Yalnızca 1’i Sendikalıdır! Kayıtdışı İstihdamı da Dahil Edildiğinde Kadınlarda Gerçek Sendikalaşma Oranı Yüzde 6,2’dir!

Tam Zamanlı Çalışan Kadınların Yüzde 25,6’sı Kayıt Dışı İstihdam Edilirken Yarı Zamanlı Çalışan Kadınlarda Oran Yüzde 68,1 Kayıt Dışı Çalıştırılmaktadır!

Kadın İstihdamının Yüzde 32,5’i Kayıt Dışı. 3,3 Milyon Kadın Sosyal Güvenceden Yoksundur.

12,2 Milyon Kadın Ev İşleri, Ailevi ve Kişisel Nedenlerle Çalışma Hayatına Dâhil Olamıyor.

KADINA ŞİDDET

Kadın cinayetleri,   haklarını kullanmak isteyen kadınlarla üstünlüklerini iddia eden erkekler arasında yaşanmaktadır.

Egemen olan güç kullanıyor, şiddet uyguluyor, kadınlar hep savunmada! Savunma yetmiyor, ileri ataklar yapılmazsa maç kazanılamaz. 

KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET VE EV İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELE HAKKINDAKİ AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ (İSTANBUL SÖZLEŞMESİ) VE 6284 SAYILI YASA 

Hergün kadınlarımız öldürülüyor.

Yaşamak insan hakkıdır!

Hangi kültür, eğitim, gelir düzeyi ve statüye sahip olursa olsun; kadına yönelik erkek şiddeti tüm kadınları ve kız çocuklarını tehdit eden en yaygın İNSAN HAKKI İHLÂLİDİR!

Kadına yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetin kaynağı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğidir.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine engel olan GELENEK , GÖRENEK, ATASÖZLERİMİZ VE DİNSEL SÖYLEMLERİMİZ vardır.

İstanbul Sözleşmesi  11Mayıs 2011de imzaya açılan,  12Mart 2012 tarihinde ülkemizce  ilk onaylanan, 1Ağustos2014 te  ülkemizde yürürlüğe giren, 2020 de 45 ülke ve AB tarafından imzalanmış 34 ülkenin de onayladığı, toplumda zayıf olan kadına yapılan şiddeti önleme amaçlı bir anlaşmadır. 

Anlaşmaya imza koyan egemen erkek, ne oldu ise 20 Mart 2021 de bu anlaşmaya gerek yoktur, aile düzenini bozuyor deyip imzasını geri çekti. Ardından kadınlar davalar yolu ile haklarını alma çabası ile feryat figan uğraşıyorlar. 

“Bu bizim hakkımız, öldürülmek istemiyoruz, Sözleşmeyi geri verin! “  Sözleşme 10 yıl yürürlükteyken zaten uygulamaya konulmadı ki! (Danıştay Sözleşmenin İptalinin kaldırılmasına ilişkin başvuruyu reddeti)

O Sözleşmeden  bir gecede çıkan egemen kişi kadın olsaydı,  çıkarmıydı  Sözleşmeden!

Sevgili kadınlar, köşe başları tutulmuş! Köşe başları ele geçirilmedikçe bu mücadele başarı ile sonuçlanamaz. Köşe başlarını ele geçirmek için çok çalışmak lazım çok! 

Kadın haklarını savunmak için sokakta bağırıp eve gittiğinizde evdeki egemene hak savunuculuğu yapamıyorsanız, eşitlik hayaldir. 

En küçük topluluk (iki ve daha fazla kişi) ailedir. Öncelikle, aile içinde kadın erkek eşitliğini sağlayabilmeliyiz ki, okulda, işyerinde, siyasi partide, özel topluluklarda, mecliste, hukümette, vs. her ortamda   kadın-erkek eşitliğini sağlayabilelim.

Çığır açmak, hamle yapmak gerekli! 

KADINLARA kolaylıklar dilerim. Ayrıca çok merak ediyorum daha kaç yüzyıl kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olabilmek için mücadele edecekler? Yapılan araştırmalar 300 yıl sonra Toplumsal Cinsiyet Eşitliği sağlanabileceğini göstermektedir.

Tam eşitlik sağlanana kadar, kadınlarımızın tırnağının bile zarar görmeyeceği bir dünya oluşuncaya kadar mücadelemiz devam edecektir. Haklarımızdan dönmek yok! 

YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!

Exit mobile version