Samar Subeyh, AA muhabirine, 2005’te 3 aylık evliyken İsrail güçlerince gözaltına alınmasını, 66 gün süren sorgusunu ve cezaevi şartlarını anlattı.
#Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarında patlayıcılardan sorumlu mühendis olmakla suçlanan Subeyh, İsrail güçlerinin gece vakti düzenlediği ani baskınla gözaltına alındığını belirterek, “Gece saat 2 sularında vahşice ve zorbaca sorguya çekildim. Silah tehdidiyle çıplak arama yapmak istediler ancak bunu reddettim. Ellerim ve ayaklarım kelepçeli, gözlerim bağlıydı. Ailemle vedalaşamadan, bilinmeyen bir yere götürüldüm.” diye konuştu.
El-Meskubiyye Soruşturma Merkezine götürüldüğünü kaydeden Subeyh, buranın Kudüs’teki en zorlu sorgu merkezlerinden olduğunu söyledi.
“66 günümü 3 metreye 3 metre bir hücrede geçirdim”
Subeyh, yanına kıyafet dahil hiçbir şey almasına izin verilmediğini aktararak, “Hatırlıyorum, gözlerim bağlı şekilde yerin altına, iki kat indim. Gözlerimi açtıklarında kendimi 3 metreye 3 metre bir zindanda buldum. Bu zindanda pencere ve havalandırma bulunmuyordu. Tavana baktığımda ise neredeyse başıma değecek alçaklıktaydı.” ifadesini kullandı.
Hamile olmasına rağmen kendisine doğru düzgün yemek verilmediğini dile getiren Subeyh, “Bana kötü, tuzsuz, iyi pişmemiş ve üstelik içinde hamam böceklerinin bulunduğu yemekler getiriyorlardı. İnsan içinde hamam böceği bulunan yemekleri elbette yiyemez. Dolayısıyla ben o yemekleri yemeyip bırakıyordum. Bazen sadece yemekteki pirinçleri ayıklayıp yiyordum.” şeklinde konuştu.
Giyecek başka kıyafeti olmadığı için üzerindekileri yıkayıp ıslak şekilde tekrar giydiğini ifade eden Subeyh, bu yüzden sık sık hastalandığını söyledi.
Hücre günlerinin psikolojik işkencenin de uygulandığı sorgularda geçtiğini anlatan Subeyh, şöyle devam etti:
“Sorgu odasında neredeyse yer seviyede demir sandalyeye oturmaya zorlandık. Yere bağlı prangalarla ellerim ve ayaklarım sandalyenin arkasına kelepçeleniyordu. Tutuklunun arkasında 2 kadın asker, önünde de 3-4 sorgu görevlisi bulunuyordu. Bu sorgu görevlilerinden biri hakaret edip sorguya çeker, öteki tutukluya ve Allah’a ya da Hazreti Peygambere hakaret eder, bir diğeri de ‘Aileni de gözaltına alacağız ve evini bombalayacağız.’ şeklinde tehditler savururdu. Buna da psikolojik işkence deniyor.”
“10 kez askeri mahkemeye çıkarıldım ama avukatımla hiç görüşemedim”
İsrail yasalarına göre Kızılhaç ekiplerinin tutukluyla en azından avukat eşliğinde görüşebildiğini ifade eden Subeyh, 66 günlük hücre hayatında ne avukatıyla ne de Kızılhaç görevlileriyle görüşmesine izin verildiğini belirtti.
Subeyh, 66 günlük gözaltı sürecinde 10 kez askeri mahkemeye çıkarıldığını kaydederek, avukatının mahkemede kendisi adına konuştuğunu ancak ifadesini kendisiyle konuşmak yerine İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) biriminden aldığı bilgiler ışığında hazırladığını anlattı.
Sorgudaki 66’ncı günün sonunda sadece Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas lehine öğrenci faaliyetleri yürütmekle suçlandığını dile getiren Subeyh, 2 yıl 8 ay hüküm giyerek Kudüs yakınlarındaki Hasharon Cezaevine götürüldüğünü ifade etti.
Subeyh, hücrede geçirdiği 66 günü ise “Çok zor bir süreçti, 72 kilodan 44-45 kiloya düştüm, sorgu sırasında çok ağrı ve acı çektim.” sözleriyle özetledi.
“İlk çocuğumu ellerim ve ayaklarım kelepçeli dünyaya getirdim”
Hasharon Cezaevine girdiğinde yaklaşık 4 aylık hamile olduğunu kaydeden Subeyh, ancak hamileliği boyunca kadın doğum doktoruna gitme talebinin reddedildiğini söyledi.
Subeyh, yeterli vitamin alamadığı gibi güneşe çıkmasına da izin verilmediğini dile getirerek, “Cezaevinde uzun süre güneş görmeme izin vermediler. Diğer tutuklularla aynı muameleyi görüyordum. Her 24 saatte 40-45 dakika güneşlenme süresi vardı.” ifadesini kullandı.
30 Nisan 2006 sabahına doğum sancılarıyla uyandığını aktaran Subeyh, “Tutuklularla vedalaştıktan sonra kelepçelendim ve cezaevi aracına tek başıma bindirildim. Yanımda hiç kimse bulunmuyordu ve doğum sancıları içinde olmama rağmen ayaklarımın ucunda prangalarımla oynayan polis köpeği vardı.” dedi.
Filistinli eski tutuklu, hücrede geçirdiği hareketsiz yaşam nedeniyle normal doğum yapmasının mümkün olmadığını kaydederek, çocuğunu sezaryenle dünyaya getirmek zorunda kaldığını aktardı.
Subeyh, İsrail askerlerine güvenmediği için tam anestezi almayı reddettiğini belirterek, “Bilmiyorum neden, belki Allah bana bunu ilham etti, belki onlara güvenmediğimden. Belki beni veya bebeği öldüreceklerinden korkmamdı.” şeklinde konuştu.
İlk çocuğunu, elleri ve ayakları kelepçeli, başında nöbet tutan İsrail askerleri eşliğinde dünyaya getirdiğini söyleyen Subeyh, “Ameliyatın tüm aşamalarını izledim. Oğlum doğduğunda ona sarılıp kokusunu almaktan beni mahrum bıraktılar. Tek gördüğüm şey oğlumun esmer olmasıydı. Endişelendiğim tek şey oğlumu öldürmeleri veya başka bir bebekle değiştirmeleriydi. O an sanki oğlumla vedalaşıyormuş gibi hissettim.” dedi.
“Bera tüm tutuklu kadınlara umut oldu”
Bebeğiyle cezaevine döndüğünde büyük burukluk yaşadığını aktaran Subeyh, “Oradaki 50 kadın tutuklu koşup bana ve bebeğime sarılıyordu. Bazıları cezaevinde bebek gördükleri için ağlıyordu. Bera, oradakilere hem acı verdi hem de ümit ve güç aşıladı. O anda sanki cezaevine hediye getirmişim gibi hissettim.” ifadesini kullandı.
Subeyh, oğlu Bera’nın varlığının cezaevindeki diğer kadın mahkumlara umut olduğuna işaret ederek, özellikle çocuk sahibi kadınların Bera’yı kendi çocukları yerine koyup onunla hasret giderdiklerini söyledi. Suheyb, “Önceden sadece güneş ışığı almak için araya çıkan kadın tutuklular artık oğlumu görüp onu kucaklamak, sevmek ve saçlarını taramak için çıkmaya başladı.” şeklinde konuştu.
Cezaevinden ayrılış sürecinin ise kendisi için oldukça zor olduğunu ifade eden Subeyh, “Cezaevinden çıkarken tutukluların Bera ile vedalaşması çok acıydı. Düşünsenize 2 yıl boyunca aynı kişilerle aynı zindandayız. Herkes Bera’ya çok bağlıydı ve herkes onun arkasından ağladı.” dedi.
“Kavuşma anı sanki milli düğündü”
Bera’nın yaklaşık 2 yaşına kadar cezaevinde kaldığına dikkati çeken Subeyh, özgürlüklerine 17 Aralık 2007’de kavuştuklarını ifade etti. O güne dair hislerini paylaşan Subeyh, “Acı ve sevinçle karışık bir duyguydu. Benim için sevinçti tabii ki ancak arkamda yaklaşık 100 Filistinli kadın tutuklu bıraktığım için de üzüntü vericiydi.” diye konuştu.
Subeyh “Kavuşma anı bir milli düğündü. Ailem, akrabalarım ve tüm halk beni karşılamaya gelmişti ancak yine altını çiziyorum, içimde buruk bir sevinç vardı. Arkada bin bir çile çeken bir sürü tutuklu kadın vardı. Ailemle ilk yemek yemeye başladığımda devam edemedim, arkamda bıraktığım kadınları hatırladım. Hiçbir tutuklu özgür kaldığında içerideki tutukluları unutamaz.” ifadesini kullandı.
Uzun süre dışarıdaki hayata alışmakta güçlük çektiklerini aktaran Subeyh, “Bera, dışarı çıktığında her şeyden ürküyordu, kuşlardan bile. Hiçbir oyuncağı kabul etmiyordu. Bugün bile açık gördüğü her kapı ve pencereyi kapatır, ben de öyleyim, açık kapı veya pencere görmeyi sevmem, kapatırım. Uzun süre zindan içerisinde karanlıkta yaşadığımız için ışıklar gözlerimizi rahatsız ediyordu ve dışarıda gördüğümüz ışık bizde baş ağrısı yapıyordu.” dedi.
Subeyh, artık 16 yaşında olan Bera’nın lise eğitimine oldukça başarılı şekilde devam ettiğini ve ileride Türkiye’de tıp okumak istediğini belirterek, oğlunun aynı zamanda hafızlık dersleri aldığını ifade etti.
Eski tutuklu Subeyh, 16 Ekim 2021’de İstanbul’da düzenlenen “Kudüs’ün Meryemleri Sönmeyen Kandillerdir” konferansında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın eşi Emine Erdoğan ile konuşma fırsatı yakaladığını anlatarak, Emine Erdoğan’a İsrail hapishanelerinde bulunan tutuklu kadınlarla dayanışması için teşekkür etti.
Kızı Ahlam’ın tedavisi Türkiye’de devam ediyor
Filistinli Subeyh ailesinin Bera’dan sonra biri kız biri erkek ikiz çocukları oldu. İkizlerden bazı sağlık sorunları olan Ahlam’ın tedavisi, sağlık sisteminin yetersizliği nedeniyle Gazze’de yapılamıyor.
Subeyh’in, kızının tedavisi ve rutin kontrolleri için yılda, bazen de 2 yılda bir Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Küçük Ahlam’a, şu an İstanbul’da yeni bir cerrahi operasyona ihtiyacı olup olmadığının belirlenmesi için tahlil ve tetkikler yapılıyor.
Tüm bu zorluklar karşısında Subeyh, Gazze Şeridi’ndeki hükümet tarafından sağlanan aylık yaklaşık 450 dolar yardımla küçük ailesini tek başına geçindirmeye gayret ediyor.