Uluslararası politikada son dönemde ittifaklar, paktlar ve iş birliği örgütleri revaçta. Atılan adımların çoğunlukla güvenlik temelli olması da dikkati çekiyor. Peki, yeni kurulan güvenlik temelli yapılar neyi amaçlıyor ve neden son dönemde yoğunluk kazandı?
Türkiye-Pakistan-Azerbaycan güvenlik paktı dünya güvenlik mimarisine de önemli katkı sağlayabilir
Mevcut uluslararası sistem alarm veriyor
Son on yılda uluslararası sistemde çatışmalar yoğunluk kazandı. Uluslararası sistemde yaşanan kaos ve karmaşadan birçok ülke etkilendi. Bu sebeple uluslararası sistemde kapsamlı ve büyük bir değişim beklentisi ortaya çıktı. Mevcut uluslararası sistemin, birinci ve ikinci dünya savaşları öncesi atmosferi hatırlattığı söyleniyor. Bu söylemlerin pratiğe dökülmüş halleri de devletler tarafından kurulan güvenlik temelli yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim birinci ve ikinci dünya savaşları öncesinde de tıpkı günümüzdeki gibi güvenlik temelli paktlar ve ittifakların kurulduğu biliniyor. Bugün Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Avusturya’nın bir araya gelerek kurmuş oldukları AUKUS ile Hindistan, Avustralya, Japonya ve ABD’nin bir araya gelerek kurmuş oldukları QUAD (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu), bu güvenlik yapılarına örnek teşkil ediyor.
Çin’in öncülüğünde, Pasifik’te 15 devletin bir araya geldiği “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP)” yapısının da ABD’nin içinde bulunduğu ASEAN’a karşılık olarak oluşturulduğu yorumları yapılıyor.
Rusya’nın yayılmacı emellerini durdurmak için 2015 yılında ilk imzaları atılan ve Avrupa Birliği’nden 12 üyenin katıldığı Üç Deniz İnisiyatifi’ni [1] aktif hale getirmek için de hareketlenmeler başladı. Ayrıca, 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ile Rus tehdidi karşısında bazı Avrupalı ülkeler reaksiyon gösterdi. Yıllarca tarafsız statüde olan Finlandiya ve İsveç; güvenlik endişesiyle NATO’ya üye olmak için adaylık başvurusu yaptı.
Uluslararası politikada bu gelişmeler meydana gelirken Türkiye’nin yakın havzasında da güvenlik temelli gelişmeler yaşanıyor. Yunanistan; ABD ile imzaladığı güvenlik antlaşmalarıyla, ABD’nin Yunanistan’ın bazı bölgelerinde askeri üsler kurmasını sağladı. Bunun yanı sıra NATO üyesi olan Yunanistan ve Fransa, güvenlik temelli savunma anlaşması yaptı.
Türkiye, ne yapmalı?
Türkiye’nin batısında bu gelişmeler yaşanırken, güney sınırlarında, Suriye ve Irak’taki güvenlik açıkları tehlikeli boyutlara ulaştı. Buna ek olarak Rusya-Ukrayna Savaşı, Karadeniz’de istikrarı bozan bir diğer gelişme olarak vuku buldu. NATO’ya üye olan Türkiye, son dönemde, müttefikleri tarafından terörle mücadele konusunda yalnız bırakıldı. Hatta çoğu zaman NATO müttefikleri, Türkiye’nin karşısında pozisyon aldı. Dolayısıyla Türkiye’nin yakın havzasında, bölgesel askeri çatışmalar ve doğal afetlere karşı güvenlik ağları oluşturması gerekiyor. Türkiye için mevcut şartlar içerisinde böyle bir güvenlik birlikteliğine ilk aşamada en uygun ülkeler Azerbaycan ve Pakistan’dır. Özellikle son yıllarda bu üç devletin hemen hemen her alanda ortak hareket ettiği bir gerçek. Öyle ki; ilkesel ve kuramsal ortak söylemlerin neticesinde, 2020 yılında gerçekleşen Dağlık Karabağ bölgesindeki 44 günlük savaşta, Azerbaycan ordusu başarıya ulaştı.
Tatbikatlardan ortak güvenlik paktına
11 ile 20 Eylül 2021 tarihleri arasında Azerbaycan’da Türkiye ve Pakistan’ın katılımıyla, “Üç Kardeş 2021” ismi verilen ortak tatbikat yapıldı. Böylece, üç ülkenin özel kuvvetleri ilk kez ortak tatbikat düzenledi. Tatbikatın temel amacının muharebe operasyonları sırasında dost ve ortak ülkelerin özel kuvvetlerinin etkileşimini geliştirmek, barış ve savaş zamanında operasyonlara hazırlanmak, bilgi ve deneyim alışverişinde bulunmak olduğu vurgulandı. Güvenlik bağlamında yapılan bu ilk ortak tatbikat, kapsamlı güvenlik paktı oluşturmak için önemli bir adım niteliği taşıyor.
Türkiye-Pakistan-Azerbaycan güvenlik paktı mümkün mü?
Pakistan’ın yıllardır Hindistan ile sınır sorunları yaşamasıyla bağlantılı olarak Keşmir meselesi ve Afganistan’daki istikrarsızlıklar, Pakistan’ı birçok yönden etkiliyor. Azerbaycan’ın yıllardır işgal altındaki Dağlık Karabağ bölgesi nedeniyle komşusu Ermenistan ile sorunları bulunuyor. Azerbaycan, 2020 yılındaki 44 günlük Dağlık Karabağ Savaşı’nın sonucunda, topraklarının bir kısmını Ermenistan işgalinden kurtardı. Azerbaycan; Güney Kafkasya bölgesinde ikircikli politikaları ve çoğu zaman Ermenistan’a vermiş olduğu destek nedeniyle Rusya ile sıkıntı yaşıyor. Ayrıca İran’da Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin bulunması, Azerbaycan ve İran ilişkilerini olumsuz etkiliyor.
Ortak güvenlik politikaları geliştirme konusunda üç ülkenin güçlü ortak paydaları bulunuyor. Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan’ın üçlü güvenlik paktı özelinde bir araya gelmesi, bölgesel ve küresel dengeler açısından önemli bir gelişme olacaktır.
Pakistan’ın coğrafi anlamda Türkiye ve Azerbaycan ile sınırının olmaması, kurulacak olası güvenlik paktı için dezavantaj oluşturmaz. Son dönemde güvenlik temelli oluşumlarda sınır mefhumunun birincil öneme sahip olmadığı görülüyor. Bu durum, Güney Pasifik’te kurulan AUKUS ve QUAD gibi güvenlik temelli örgütlere ABD ve İngiltere’nin katılım sağlaması örneklerinde de görülüyor. Günümüzde stratejik olarak saldırı ve savunma yetenekleri ve konseptlerinde değişimler meydana geliyor. Artık hibrit savaş stratejileri öne çıkmaya başladı. Pakistan’ın kurulacak güvenlik paktında yer alması; olası bir saldırı durumunda yeni bir cephe açılması ve tehdit unsurlarının gücünün dağıtılması bakımından jeo-stratejik öneme sahip. Savunma ve askeri kapasite bakımından Pakistan ordusunun dünyanın en güçlü orduları sıralamasında 10. sırada, Türkiye’nin ise 11. sırada yer alması, güvenlik paktının bölgesel ve küresel anlamda etki oluşturma gücünü arttırıyor. Pakistan’ın dünyada nükleer silaha sahip 9 ülkeden biri olması da caydırıcılık bakımından önemli bir parametreyi oluşturuyor.
Son yıllarda savunma sanayii alanında büyük kalkınma ve gelişme kaydeden Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan arasında antlaşmaların yapılmasıyla bu üç ülkenin ortak iş birliği paydaları da artacaktır. Temel askeri ve savunma unsurları açısından değerlendirildiğinde; bu devletlerin askeri kapasitelerinin kendi bölgelerinde ve küresel güvenlik tehditleri karşısında caydırıcı, tehdit seviyesini azaltıcı bir etki oluşturma potansiyeline sahip olduğu görülüyor. Dolayısıyla böyle bir güvenlik paktının dünya güvenlik mimarisine de önemli katkı sağlayacağı söylenebilir.
Güvenlik paktına karşı olası hamleler
Türkiye-Azerbaycan ve Pakistan’ın oluşturacağı güvenlik paktına karşı küresel güçler tarafından karşı hamleler olabilir. Türkiye, NATO üyesi olduğu için böyle bir paktın kurulması ABD’nin bölge içindeki çıkarlarına tehdit oluşturabilir. Bu durumda ise Türkiye ve ABD karşı karşıya gelebilir.
Pakistan’ın Şangay İşbirliği Örgütü içinde yer alması da ayrı bir sorunsaldır. Pakistan’ın Çin ile yoğun ticari ve askeri iş birliklerinin bulunması, Çin’i rahatsız edebilir. Ayrıca Pakistan’ın bölgesel anlamda ABD’nin karşısında yer alması da Pakistan ve ABD ilişkilerindeki sorunları derinleştirebilir. Bunun yanı sıra Azerbaycan’ın, Rusya’nın Güney Kafkasya ve Hazar havzasındaki çıkarlarını kısıtlaması söz konusu olacağından, Rusya, Azerbaycan’ın karşısında güçlü bir pozisyon alabilir.
Genişleme stratejisi
Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan güvenlik paktının zaman içerisinde genişleme ve etki alanını artırma konusunda önemli potansiyele sahip bir altyapısı bulunuyor. Bölgesel ve küresel güvenlik açıklarının ülkeleri tehditlere daha açık hale getirmesi; devletlerin ortak güvenlik ağlarına ihtiyacını artırıyor. Bu bağlamda, bu üç ülkenin oluşturacağı güçlü güvenlik sinerjisi, bölgesel düzeyde güvenilir yeni partnerleri de ortaya çıkaracaktır. Türkiye-Azerbaycan-Pakistan güvenlik paktının meydana getireceği güçlü iş birliği, Avrupa Birliği ve Türk Konseyi ile iletişim kanallarını açacaktır.
[Dr. Kürşat KORKMAZ-Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi]
[1]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.