Bozdağ, İzmir’de bir otelde düzenlenen “Yargı Teşkilatı Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, yeni dönemde önemli çalışmaları Türkiye’nin gündemine getirmeyi planladıklarını söyledi.
Cezasızlık algısına yol açan ceza muhakemesi uygulamalarını ve infazla ilgili konuları yeniden ele aldıklarını bildiren Bakan Bozdağ, cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, infazın ıslah edici, rehabilite edici fonksiyonunu öne çıkarmak ve denetimli serbestliği güçlendirmek için adımlar atılacağını, bu konularda çalışma yapılması talimatı verdiğini belirtti.
Uzlaştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseseleri gibi konular başta olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu’nun 17 yıllık uygulaması ve aksayan yönlerin masaya yatırılarak cesur adımlar atılacağını dile getiren Bozdağ, şöyle devam etti:
“‘Burayı biz yaptık değiştirirsek şöyle olur’ yok. Yanlışsa değiştireceğiz, doğru gitmiyorsa neşter atarız. Netice alamadıysak netice alacak düzene geçeriz. Hukuk müesseselerini getirirken bizim temel amacımız, toplumumuzun adaletten olan beklentisine daha sağlıklı cevap vermek. Eğer bunlarda sağlıklı bir cevap verme imkanı arzu ettiğimiz düzeyde gerçekleşmiyorsa o zaman durup bakmayacağız. Belki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını sistemimizden tamamen çıkarabiliriz. Belki kamu davasının açılmasının ertelenmesini çıkarabiliriz. Belki de başka bir şey yapabiliriz. Bütün bunların hepsini uzmanlarla sizin gibi bizzat pratiği her gün uygulayanlarla, akademisyenlerle ve Türkiye’mizin birikimiyle beraber ele alacağız. İnfaz sistemimizde cezasızlık algısını ortadan kaldırmak maksadıyla cezası az olan suçlarda yeni bir infaz uygulamasını gündeme getirmeyi ve Türkiye’ye kazandırmayı düşünüyoruz. Bizde neredeyse düşük cezalarda infaz yok. Yeni düzenleme henüz netleşmedi, çalışmalarımız sürüyor. Yeni düzenlemede dünya örneklerine de bakıyoruz. Cezası az olanların belki bir kısmında tam infaz, bir kısmını da ona göre. Yani infaz sistemimizi cezasızlık algısını hem ortadan kaldıracak hem de daha nitelikli suçların işlenmesini önleyecek şekilde yeniden dizayn etme ihtiyacı da çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu cezasızlık algısını ortadan kaldırmak için değişik suç tiplerinde ceza miktarlarına bakmak suretiyle bir kısmında tam infaz, bir kısmında belli bir süre infaz ama yargılama sistemini de değiştirerek, öyle uzun uzun yargılamalar değil seri ve kısa sürede bitecek bir biçimde yeni bir usulü de ortaya koyma konusunda kararlıyız.”
Amacın, sistemin ıslah edilerek, daha iyi bir hale getirilmesi olduğunun altını çizen Bozdağ, infaz sisteminin sadece cezaları infaz eden bir sistem olmasından çıkarılıp infazın yanında ıslah eden, rehabilite eden, topluma kazandıran yeni bir sisteme dönüştürülmesinde kararlı olduklarını ifade etti.
Bozdağ, bu konuda, hazırlıkların tamamlandığında seçimden önce, bu mümkün olmadığında ise seçimden sonra adımlar atılacağını kaydetti.
Adalet Bakanı Bozdağ, “Bazıları ‘biz getirdik, şöyle, böyle’ diyenler var. Yanlışsa, biz getirdiysek düzelteceğiz. İşte hocalar, akademisyenler, kim ne derse desin. Ben yargıya bakacağım. Yanlış mı yanlış, değiştireceğiz. Sonuçlara bakacağız, bizim milletimizin beklediği sonuçları mı değil mi, değiştireceğiz. Onlar da makale yazsınlar. Biz de işimizi yapacağız.” diye konuştu.
Bozdağ, adaleti ayakta tutmanın sadece yargı kararlarıyla mümkün olmadığını, bunun herkesin ortak görevi olduğunu vurguladı.
Amaçlarının yargıdan memnuniyeti ve yargıya duyulan güveni daha ileriye taşımak olduğunu belirten Bozdağ, hakimlerin ve savcıların verdiği kararların eleştirilebileceğini, yargı kararlarının eleştirilemez kutsal metinler olmadığını ifade etti.
Eleştiri yaparken hakim ve savcılara haksız biçimde saldırmanın, hakaret etmenin, onları itham etmenin, suçlamanın kabul edilemeyeceğini dile getiren Bozdağ, şöyle konuştu:
“Herkes değerlendirmesini yapacak ama şahsiyet yapmadan yapacak, temiz bir dille yapacak, muhataplarını itham ederek değil, muhataplarına saygı duyarak bunu yapacak. Eğer bu usulü, bu incelikleri göz ardı ederlerse o zaman yargıya da adalete de en büyük kötülüğü hep beraber yapmış oluruz. Yargının bu kadar hırpalanması, verdiği kararlar nedeniyle kararı bilmeden, gerekçeyi okumadan, dosyadaki delilleri görmeden, hakimin veya savcının ne dediğine bakmadan sadece sosyal medyada yahut da gazetelerde yahut da siyasi taraftarlık terazisinde tartılan değerlendirmeler çerçevesinde yargıya saldırmak çok büyük bir haksızlık. Esasında adalete saldırmaktır bu aynı zamanda. Yargıya güven duygularının zedelenmesine destek vermektir. Adalete güvenin ortadan kalkmasına destek vermektir. Elbette yargıya güveneceğiz. Kime güveneceğiz? Elbette yargının verdiği kararlarla ilgili bizim de eleştirilerimiz olacak ama bunları hakaret etmeden, şahsileştirmeden, siyasallaştırmadan, hukuk içinde ve hukuka uygun biçimde, bizim ahlak ve kültürel değerlerimizle bağdaşır bir biçimde yapmamız lazım.”
“Bu dil yargıya düşmanlık dilidir”
Geçen yıl 8 milyon dosyanın yargının önüne geldiğini belirten Bozdağ, birkaç dosya üzerinden eleştirilerin yükseltildiğini söyledi.
Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:
“Bir ülkede 8 milyon dosya görülür, bunların yaklaşık 6 milyonu hakkında karar çıkar da siz yargıyı karalarken, karar verenleri kötülerken, onlara hak etmedikleri şekilde saldırırken, eleştirirken, görülen 8 milyon dosyadaki kararı görmüyor, sadece 3 dosyada o da doğru mu, eğri mi bilmediğiniz karar üzerinden saldırıyorsunuz. Bu vicdanlı bir yaklaşım mı, bu hakkaniyetli bir yaklaşım mı? O davalar da siyasi taraftarlık terazisinde tartılan davalar. Benim istediğim kararı verirse ‘Ankara’da hakim var, savcı var.’, benim istemediğim kararı verirse ‘Sarayın hakimleri, sarayın savcıları.’ Bu dil, sadece yargıya saldırı dili değil, yargıya düşmanlık dilidir. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milleti adına adli süreçleri işleten, karar veren hakim ve savcılarına bu dille saldırma hakkına, gücüne, kudretine sahip değildir. Herkes haddini de bilecek, yerini de bilecek, yurdunu da bilecek, ağzından çıkan sözü kulağı da duyacak. Yargıya saldırmak, hakim ve savcılarımızı siyasal yaklaşımlar eksenli eleştirmek, kararların eğriliğine, doğruluğuna bakmadan tartıp onlara hakaret etmek Türk milletine de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de yargımıza da adaletimize de yapılmış bir saldırı ve en büyük kötülüktür. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.”
“Lütfen temiz bir dille konuşun. Lütfen hukuki değerlendirmelerle eleştiriniz varsa yapın. Lütfen kararları eleştirin. Hakim ve savcılarımızla şahsileşen bir dille saldırı içerisinde olmayın.” çağrısı yapan Bakan Bozdağ, “Hiç kimse Türk yargısını kendi şamar oğlanı gibi göremez, görmeye cüret de edemez. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir şeyin olması mümkün değil, olmasına da izin vermeyeceğiz. İstedikleri kadar konuşsunlar. Hiç kimse Türk yargısının, anayasadan aldığı yetkileri ve görevleri, anayasa, kanun ve hukuka uygun, vicdani kanaatlerine göre kullanmasına engel olamaz, olması da mümkün değildir.” diye konuştu.
Bozdağ, başsavcılıklarda basın sözcülüklerinin bulunduğunu, bunun kullanılmasından çekinilmemesi gerektiğini söyledi. Basında zaman zaman bazı asılsız haberlerin yer aldığına işaret eden Bozdağ, doğru bilgi açıklanmadığında gerçek dışı haberlerin yayıldığını belirtti. Bekir Bozdağ, “Siz doğruyu açıklayana kadar yalan adeta dünyayı üç defa turluyor. Sonra da sizin açıkladığınız doğru o yalana mağlup oluyor. Doğru yer bulamıyor. Çünkü yalan her tarafı kaplamış oluyor. O nedenle Cumhuriyet başsavcılarımızın, hakimlerimizin, komisyon başkanlarımızın bu hususlarda hassasiyet göstermelerinde fayda var.” ifadelerini kullandı.
Medyada yer alan haberlerle ilgili anında doğrunun açıklanması gerektiğinin altını çizen Bozdağ, kamuoyunu bilgilendirmenin, şeffaf ve net olmanın yargıya güç katacağını dile getirdi. Bakan Bozdağ, basın sözcülüğünün aktif kullanılması gerektiğini kaydetti.
Hakim ve savcıları lekelenmeme hakkı konusunda gösterdikleri hassasiyet nedeniyle kutlayan Bakan Bozdağ, lekelenmeme hakkının korunmasının, haksız suç ithamına, iftiralara karşı korunmanın hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün doğal gereği olduğunu vurguladı.
“Adliyelerin kapısı, milletin kapısıdır.” diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
“Adaletin kapısı hakimin kapısıdır, savcının kapısıdır, kalemin kapısıdır, yazı işleri müdürünün kapısıdır. Eğer bu kapılar halka, hak arayana, ‘haksızlığa uğradım’ diyene, derdine ‘adalet çare olsun’ diyene kapanırsa o zaman adaletin kapısı halka kapanmış olur. Lütfen adaletin kapısını, halka da avukatlara da ‘haksızlığa uğradım’ diyene de size derdini, meramını anlatmak için yanına gelene de sonuna kadar açın. Bundan hakim ve savcılarımızın bağımsızlığı ya da tarafsızlığı ya da adil olup olmadığının ölçümü yapılamaz. Böyle bir nedenle hakim ve savcılarımızın bağımsızlığına, tarafsızlığına, adil olduğuna gölge düşmez, gölge düşürülemez. Hakim ve savcılarımızın tarafsız ve bağımsızlığını, adil olduğunu gösteren ölçü, kapıların avukatlara, halka kapalı olması değil, verilen kararların adil olması, gerekçelerin ikna edici olması, orası gösterir. Siz kararınızda tarafsız olduktan, bağımsız hareket ettikten, adil karar verdikten sonra sizin makamınıza gelip derdini anlatanların onu gölgelemesi mümkün değil. Pek çok vatandaş bana geliyor, ‘Derdimi anlatmak istedim, beni dinlemedi, yüzüme bile bakmadı’ diyor, ben üzülüyorum. Adaletten bu ülkenin sorumlu bir evladı olarak gerçekten üzülüyorum. Savcılarımız da hakimlerimiz de kapılarını açık tutsunlar. Bizim anayasamız ve yasamız kapıyı kapatmayı emretmiyor, açık tutmayı emrediyor. Millete arkasını dönen, cübbesini omuzuna da taksa hakim vasfını o cübbenin altında taşıyamaz. O unvan orada durur, savcı vasfını da taşıyamaz.”
Bakan Bozdağ’dan basına çağrı
Kadına şiddet ve kadın cinayet haberlerinde kullanılan dile ilişkin de medyaya çağrıda bulunan Bozdağ, kadın cinayetleriyle ve kadına şiddetle mücadelenin ortak vazife olduğunu söyledi.
Bakan Bozdağ, kadın cinayetleri ve kadına şiddet olaylarında medyanın daha sağlıklı bir dil kullanması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Sansür yapın, bunları milletten gizleyin, bunları haberleştirmeyin demiyorum. Kadına karşı şiddetin, kadına karşı cinayetlerin azalması ve nihayetinde tamamen ülkemizin gündeminden çıkarılması hususunu da gözeterek buna göre bir dil, buna göre bir üslup, buna göre bir haberleştirme, buna göre bir görüntü verme hususu değerlendirilirse faydalı olur. Umarım bundan sonra bu hususta daha farklı bir yaklaşım hem medyamızda hem de diğer alanlarda ortaya çıkar. Bu hususun önemini buradan bir kez daha hatırlatmak istedim.”
Programa, ayrıca İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanvekili Mehmet Akif Ekinci, HSK Birinci Daire Başkanı Halil Koç, Adalet Bakan yardımcıları Hasan Yılmaz, Akın Gürlek, Yakup Moğul, HSK üyeleri, başsavcılar, yargı mensupları ve bakanlık bürokratları katıldı.