AK Parti’nin iktidara gelişinin 20. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen “21. Yüzyılda Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu”nda “Yeni bir Soğuk Savaş mı? Küresel Jeopolitik ve Riskler” başlıklı oturum düzenlendi.
Şişli’deki bir otelde düzenlenen panelde, “Yeni bir büyük oyun mu var? Soğuk savaş gerçekten bitti mi?”, “Ukrayna-Rusya savaşının çelişkileri, bölgesel-küresel etkileri”, “Pasifik’teki güç dengesi ve küresel hakimiyet mücadelesi” konuları ele alındı.
Panelin moderatörlüğünü yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala, iki kutuplu dünyanın, çöktükten sonra hep tartışıldığını belirterek, “Yeni dünya düzeninde acaba medeniyetler çatışacak mı, yoksa dünyanın sonu geldi, insanlık ulaşılabilecek en iyi yöntemi buldu, bundan sonrası artık arayışların sonu mudur? Bu tartışıldı, daha da çok tartışılacak. Acaba dünyayı bir belirsizlik mi bekliyor, yoksa dünyanın nereye gideceği, nasıl evrileceği belli de bunun alt başlıkları mı tartışılıp desteklenecek? Henüz iki kutuplu dünyadaki belirlilik dikkate alındığında bu alanda, uluslararası ilişkilerde genel kabul görmüş bazı hedeflerin olduğu ve bunların da ezici bir ekseriyetle desteklendiğine dair işaretler yok.” dedi.
Küresel barışın nasıl sağlanacağına, hangi risklerin ve problemlerin olduğuna değinen Ala, şunları kaydetti:
“Bölgemizde olan bitene baktığımız zaman bu son iki 10 yıldır, hatta 90’lardan, yani iki kutuplu dünya çöktükten sonraki gelişmeler, çok iç açıcı beklentiler sunmuyor bize. Arap Baharı’ndan Kafkasya’ya, Orta Doğu’daki, yanı başımızda Balkanlar’daki gelişmeler, hep birlikte yaşadığımız olaylar, Ukrayna-Rusya arasındaki savaş ve dünyanın buna yaklaşımı, uluslararası problemlerde 2. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulmuş uluslararası kuruluşların etkisiz müdahaleleri bize yine de ihtiyatlı bir iyimserlik sunuyor mu? Yani içini reforme edersek o kuruluşlar acaba bir inisiyatif alabilir mi bu risklerin giderilmesi konusunda? Diğer taraftan ekonomideki dengesizlik, yani fakir ülkelerle zengin ülkeler arasındaki bu uçurum giderilebilir mi? Giderilmezse hangi sonuçlara neden olur? Ülkelerin kendi içerisindeki gelir dağılımı, adaletsizlikleri, ülkelerin başka ülkelerle ilişkilerini nasıl etkiliyor? Eğer dünyada bu belirsizliği giderebilecek ve bütün insanlığın yararına olabilecek bazı düşünceleri, entelektüeller üretebilirse, siyasetçilere de yol göstermiş olurlar. Ama üzülerek belirtmek isterim ki entelektüeller tembellik midir, entelektüel fakirliktir midir yoksa bir çıkmaz mıdır henüz bize birkaç on yıldır ışık tutacak, yol gösterecek, büyük başlıklar altında hafızamızda unutulmaz etkiler bırakabilecek entelektüel üretim görmüyoruz. Ülkelerin birbirlerine tutumlarından daha çok endişelendiren şey, dünyadaki bu entelektüel fakirliktir.”
– “Uluslararası hukuk her zaman güçlülerin hukukuydu”
Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, yeni düzeni keşfetmek, dinamiklerini iyi değerlendirmek gerektiğini belirterek, “O da ancak entelektüel tembelliğe son vererek gerçekleşir. Uluslararası örgütler, 21. yüzyıl dünyada en fazla uluslararası örgütün kurulduğu yüzyıl. Birleşmiş Milletler sistemi, zaten en başından itibaren sakat gelişmiş bir sistem. Uluslararası hukuk her zaman güçlülerin hukukuydu.” dedi.
Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz da bu dünya düzenine son dönemde Rusya ve Türkiye’nin itiraz ettiğine dikkati çekerek, “Türkiye de bir şekilde kendi kimliğini, inançlarını korumak isteyen ve bu anlamda da bir adil düzen vurgusunu sık sık dile getiren ülke olarak ortaya çıkıyor. Bir başka ülke Çin’i görüyoruz. Ama Çin’in daha çok teknolojik anlamda bir adil paylaşım ya da dünya pazarından Çin şirketlerinin de yararlanması konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile yarışabildiklerini görüyoruz. Şimdi bu son dönemde ortaya çıkan ülkelerin hepsinin bir imparatorluk geçmişi var.” diye konuştu.
– “Ukrayna savaşı Rusya’nın bir süper güç olmadığını gösterdi”
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın ise temelde Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzen fikrini konuştuklarını belirterek, “Uluslararası sistemde bir analoji kurulacaksa 2. Dünya Savaşı öncesi dönemle bir analoji kurmanın çok daha doğru olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Uluslararası sistemin çok kutupluluğa evrileceği yönündeki görüşü de tartışmalı bulduğunu dile getiren Yalçın, “Yıllardır bakıyorum, aradım taradım bu iddiayı doğrulayacak hiçbir çalışmaya rastlamadım. Uluslararası sistemin tek kutuplu olmasına yönelik eleştirileri anlayabiliyorum, uluslararası sistem tek kutuplu olmasın, diğer aktörler de güçlensin, onların da uluslararası sistemde söz hakkı olsun, bütün bunları anlayabiliyorum. Ama benim bildiğim bütün klasik ölçüm tekniklerine baktığımızda bugün hala uluslararası sistemin öyle çok kutuplu olmadığını söyleyebiliriz.” diye konuştu.
“Süper güç” kavramını “Büyük güçlerden de öte küresel operasyonlar gerçekleştirebilen aktör” diye tanımlayan Yalçın, “Mesela son Ukrayna savaşı Rusya’nın bir süper güç olmadığını açık bir şekilde gösterdi.” değerlendirmesinde bulundu.