BAL-GÖÇ Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Balkan: “Yeni yönetim olarak hedefimiz daha yoğun temas”

Balkan Göçmeleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ), Türkiye ve Balkanlar arasında kadim bir köprü olmayı 35 yıldır sürdürürken Balkan kökenli Türk vatandaşları ile Balkanlarda yaşayan yurttaşlarımızı da aynı çatı altında bir araya getirmeyi başarıyor.

Geçtiğimiz temmuz ayında görev başına geçip 10 yıl aradan sonra BAL-GÖÇ Genel Başkanlığı koltuğuna bir kez daha oturan Prof. Dr. Mehmet Emin Balkan, BursaPress’e özel olarak konuştu. Başkan Balkan yaptığı açıklamalarda yeni dönemde Türkiye ve Balkanlar ilişkilerine koyacakları katkıyı, 16 yeni komisyonla farklı alanlarda gerçekleştirecekleri projeleri, yeni yönetimin ilke ve hedeflerini anlattı.

BAL-GÖÇ Başkanı Balkan, yeni açılan Yenişehir Şubesi ile toplam 10 şubede Bursa ve Marmara Bölgesi başta olmak üzere tüm Türkiye’deki soydaşları kucakladıklarını ifade ederek, 7 bini aktif toplamda 20 bine yakın üye sayısının yeni yönetim ile birlikte her geçen gün arttığının da altını çizdi.

Bursapress’in sorularını açık yüreklilikle yanıtlayan Başkan Balkan, Bulgaristan’daki seçim atmosferinden 2023 hedeflerine, Türk iş dünyasına katkılarından AB komisyonundaki temaslarına dair daha pek çok konu hakkında atıkları adımlara değindiği söyleşimizde “BAL-GÖÇ, Bursa’da, Türkiye’de ve Balkanlarda adı olan bir marka. BAL-GÖÇ markasına yakışacak etkinlikleri her alanda yapacağız” diye belirtmeyi de ihmal etmedi.

Dilek Atlı

Sayın Prof. Dr. Mehmet Emin Balkan, BAL-GÖÇ Başkanlığınız ve BAL-GÖÇ’ün sizinle birlikte yeni dönemi hayırlı uğurlu olsun diyerek söze başlayalım. Hemen ardından ilk sorumuz da bu olsun, başkanlığınızla birlikte BAL-GÖÇ’ü nasıl bir dönem bekliyor. BAL-GÖÇ, Türkiye ve tabii ki Bursa ile Balkanlar arasında kendine yeni neleri ilke ve hedef edinmiş bir köprü olacak?

Yeni dönemde yola çıkışımız, Balkanların Bursa’daki nüfusunda birlik ve beraberliği sağlamak, kırgınlıkları ortadan kaldırmak içindi. 2 Temmuz’da herkesle kucaklaşacağız diye yola çıktık, seçimi kazandığımız andan bu ana kadar da kucaklaşmaya devam ediyoruz. Hep birlikte dağılmış olan bu camiayı yeniden bir araya getirmek üzere çalışıyoruz. Herkese kapımız açık. Etik davranmayan ya da ahlak-erdem çizgimizden dışarı çıkmış olanlar hariç tüm üyelerimizle yeniden birlik ve beraberlik içinde yolumuza devam ediyoruz. BAL-GÖÇ, kamu yararına yönelik bir dernek. Bu bakımdan Türkiye ve Balkanlarda önemli dernek politikalarımız ve hedeflerimiz var. Faaliyetlerimiz de var. Öncelikle üyelerimizi yeniden kazanıp birlik ve dayanışma sağlamak hedefindeyiz. BAL-GÖÇ, siyasetin içinde olacak ancak BAL-GÖÇ’ün içinde siyaset olmayacak. Bu, bizim öncelikli ilkemiz. Ve tabii Türkiye’yi ve kurumları yönetenlerin içinde üyelerimizin yer alması ve etkin olması amaçlarımızdan biri. Elbette kültürel değerlerimizi de her zaman olduğu gibi korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak üzere faaliyetlerimizi de hızlandırıp artıracağız.

Balkan göçmenleri kavga dövüş sevmiyor. Böyle bir olumsuzluk ortamında, tabanından kopmuş bir teşkilat olarak, dağınıklık kaçınılmaz oldu. Dolayısıyla son zamanlarda üye olanların bir kısmı kenarda durdu. Yıllar önceki başkanlığım dönemimi ve beni yakından tanıyan kişilerin çok büyük ısrar ve desteğiyle yeniden BAL-GÖÇ Genel Başkanı seçildim. Yeniden adaylığım bana teklif edildi ve yoğun istek üzerine oldu. Ötelenmiş olaylı bir kongre olmasının yanı sıra bir de yaz tatili dönemine denk geldi seçimler. Bizim dışımızdaki arkadaşların provoke ettiği bir seçim oldu. Camiamız bu yaşananlardan biraz ürktü ve katılım az oldu. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen sayıca gerekli katılım ve oy ile görev başına geldim. Bu dönem yönetim kurulumuz da kadın ve erkek eşitliğine dikkat ettik. Yönetimimizde, 35 kişinin 14’ü kadınlardan oluşuyor. Yönetimimizde ayrıca, 4 Genel Başkan Yardımcısının 2’si kadın, 2’si erkek.

İlk olarak BUL-GÖÇ değil, BAL-GÖÇ’üz dedik. O zaman adımıza uygun olarak üye portföyümüzü oluşturmalıyız. Tüm Balkanlardan göç eden, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek, Romanya, Arnavutluk göçmenlerinin hepsini çatımız altında görmek istiyoruz. İkinci olarak da yine Balkanlarda hiçbir zaman alt kimliklerimizle –üst kimliğimiz Türk oluşumuzdur- var olmadık. Türk Milleti mensubu olarak Balkanlarda yaşayan Yörük Türkler, Pomaklar, Boşnaklar, Arnavutlar ve Torbeşleri de kucaklayan bir derneğiz. Balkanlarla Türkiye arasında bir köprü olurken tüm Türk kökenli Balkan kardeşlerimiz için de bir çatıyız. Göreve geldiğimiz günden beri birçok panayır ve festivalimiz oldu. Bir ayda üç büyük panayır yaptık. Bu etkinliklerle insanlarımızı bir araya getirmeye başladık. Bunun yanında BAL-GÖÇ Akademiyi kurduk. Balkanlardan göç edenlerin, Balkanlarda yaşayanların kendine ait bazı özellikleri ve sorunları var. Bunları da her ayda bir kere yapılan periyodik toplantılarımızla gündemimize taşıyoruz. Örneğin Balkan tarihindeki büyük acılı soykırımlardan biri olan Mora Katliamı hiç gündeme getirilmiyordu. Bu toplantılarda kararlaştırıldı ve gündeme taşındı. Bundan sonra da her yıl Eylül ayında anma olacak. Yunanistan’da İskeçe Müftümüz rahmetli oldu. Yunan Devleti, kendi atama yapacaktı. Ancak bizim çalışmalarımızla bir hocamız müftülüğe atandı. Bunlar gibi pek çok etkin girişimlerimiz oldu ve olacak.

Balkanlarda bu kadar yoğun göçe rağmen, 110 yıldır süren bir süreç bu, şu anda Balkanlarda yaklaşık 10 milyon Türk ve aile mensubu yaşıyor. En büyük güvenceleri Türkiye Cumhuriyeti. Biz de kamu yararı gözeten bir dernek olarak Balkanlardaki kardeşlerimizin sorun ve beklentilerine ülkemizde ve uluslararası platformlarda sözcü olmaya çalışıyor, haklarını takip ediyoruz. Balkanlarda Türk varlığını devam ettirebilmemiz için iki kültürel değerimiz var; dilimiz ve dinimiz. Türkçemiz ve İslamiyet. Türkçemizin Balkanlarda yaşaması için yoğun çalışmalarımız oldu ve yeni politikalarımız da olacak. Bunun yanında Balkanlarda Cumhuriyetimizin temellerinin atılması için çalışıldığı ilk dönemde destek aldığımız Ortodoks Türklerini, yani Göktürkleri de atlamayalım. Son 100 yıldır bu kardeşlerimizle ilişkilerimizi kaybettik. Çünkü Yunanistan’daki ve Bulgaristan’daki Gagavuz Türklerinden ayrı kaldık. Şimdi Romanya ve Moldavya’da yoğunluklu yaşayan Gagavuzlara mutlaka ulaşacağız. Birlik ve beraberlik sağlayacağız. Macaristan ve Romanya’da yaklaşık 800 bin civarında Seçek Türkü var. Onlara da ulaşmaya çalışıyoruz. Yani Balkan coğrafyasında güçlü bir Türk lobisi olması için ülkemiz faydasına çabalıyoruz.

Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya, Avrupa Birliği üyesi. Bu ülkelerde Türkiye’ye göç ekonomik nedenlerle azaldı. Buradaki Türkler, ABD ve Kanada’ya imtiyazlar nedeniyle göç etmeyi tercih ediyor. Bu, elbette bizim için bir sıkıntı da teşkil ediyor. Zaten bu ülkelerde yaşayan hemşerilerimizin olduğu bölgelere o devletin politikaları, yatırım yapmayıp istihdam sağlamayıp yoksullaştırarak göçe zorlamak üzere seyrediyor. Şimdi buradaki kardeşlerimiz mecburen daha iyi imkânlar için ABD ve Kanada’ya yönelirken Türk köylerimiz boşalıyor. Yaşlılarımız yaşıyor yalnızca. Bizim orada istihdam sağlamamız gerekiyor. Bununla ilgili de politikalar üretiyoruz. Ekonomik olarak katkı sağlamak için sanayici iş insanlarını buralara yönlendirmek, yerel yönetimlerle birlikte projeler oluşturup oradaki kardeşlerimizin etkin olmasını sağlamak istiyoruz. Ayrıca Eski Yugoslavya ülkeleri de AB adaylığı sürecinde serbest çalışma hakkı kazandıkları için artık onlar da Batı Avrupa’ya göç etmeye başladılar. Onların haklarını savunacak AB ve uluslararası normlara ayak uydurabilecek çatılara ihtiyaç var. BAL-GÖÇ olarak bu konuda neler yapabileceğimizi masaya yatırıp kollarımızı sıvadık.

Yaklaşık 500 yıla dayanan Anadolu ve Balkan halklarının kardeşçe yaşadıkları kadim tarihimizi göz önünde bulunduracak olursak Balkan halkları ile sosyokültürel ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. BAL-GÖÇ olarak bu yönde de koşacağız. Bu nedenle de BAL-GÖÇ’ün yeni yapılandırmasında 16 alt komisyon oluşturduk. Geçmişten alınan gücü, bugün ve yarına taşımak üzere dijitalleşme komisyonumuzdan eğitim, ticaret, yerel yönetim, hukuk, esnaf, turizm, sağlık, sosyal yardım, basın-halkla ilişkiler komisyonlarına, proje geliştirme komisyonundan genç komisyonu ve kadın komisyonuna kadar ekiplerimizle çalışıyoruz. Görev tanımlarıyla ve yeni üyelerimizle etkin olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

“ÇİFTE VATANDAŞLARIMIZIN SANDIK KATILIMI ÖNEMLİ”

Bulgaristan nüfusu, 7 milyon civarında. Bu nüfusun da yaklaşık 2 milyonu Türk ve Müslüman. Bir milyon nüfusun ise anadili Türkçe. Bu bakımdan önemli bir potansiyel oluşturuyoruz. Bunun yanı sıra Bulgaristan vatandaşlığını da hak etmiş çifte vatandaş olan Türkiye’de 300 binin üzerinde seçmen var. Bursa’da ise 72 bin seçmen var. Bulgaristan yasalarına göre seçime katılma hakkı olan Türkiye’deki seçmenler, son seçimde de sandıklara gittiler. 2 Ekim’de Bulgaristan Genel Seçimleri için Türkiye’de 162 sandık açıldı. Bunun 40 tanesi Bursa merkezde. Yalova, Bilecik, Balıkesir’in sandıklarının da Bursa’daki konsoloslukta olduğunu düşünürsek toplam 47 sandık Bursa’da açıldı. BAL-GÖÇ olarak bu seçimde büyük sorumluluk alarak hem Bulgaristan, hem de Türkiye devleti için lojistik destek, güvenlik, ulaşım desteği sağladık. Başarıyla da tamamladık. Ancak Bulgaristan’da seçmenlerin sandığa katılımı yüzde 35 civarında. Bu nedenle Bulgaristan’da koalisyon kurulamıyor. Bulgaristan kadar Türkiye’deki seçmenler de katılım bakımından zayıf kaldı. Oysa ne kadar çok Türk seçmen sandığa giderse Bulgaristan parlamentosunda daha fazla söz sahibi olma imkânımız artacaktır. Bulgaristan’daki Halk ve Özgürlük Partisi, parlamentoda 3’üncü sırada. Destek yoğun olsa da yeterli seçmen oyu sağlansaydı bu parti koalisyonda yer alır ve bu da Balkanlarda yaşayan Türk kardeşlerimizin lehine olurdu. Örneğin, Bulgaristan parlamentosundaki Türk milletvekili İlhan Küçük, Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili olmasının yanı sıra Avrupa’daki liberal partilerin oluşturduğu Avrupa için Liberaller ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Partisi’nin de Başkanlığını yapıyor. Bu, hem Türk kardeşlerimizin, hem de ülkemizin menfaatinedir. Bu nedenle destek ve oy vermek Türk lobisinin etkin olması bakımından önemlidir. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum. Bu, Romanya ya da Yunanistan için de geçerli.

Bursa’daki tüm SİAD (Sanayici İş İnsanları Dernekleri)’larla temaslarda bulunup Balkanlardaki ticaret portföyünü buluşturmak için faaliyetlerimize ticaret komisyonumuzla birlikte başladık. BALKANSİAD ve RUMELİSİAD ile ilk görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Sırada diğer SİAD’larla temaslarımız var. Ankara’daki bakanlıklarımızı Kosova, Yunanistan, Makedonya’daki bakanlıklarla bir araya getirerek temasları yoğunlaştırmak üzere girişimlerimize başladık. Örneğin, AB ülkelerinin ticaret avantajlarından yararlanmak isteyen Türk iş insanlarımızı Bulgaristan ve Romanya’ya yatırım ve üretim yapmaya, dolayısıyla da orada yaşayan genç Türk kardeşlerimize istihdam sağlamaya yönelik teşvik etmek üzere temaslar oluşturuyoruz. Böylece Balkan ve Türk halklarının ilişkilerini de sağlamlaştırmış olacağız.

BAL-GÖÇ’ün 2022-2012 yıllarında üç dönem başkanlığımın ardından 10 yıl ara verdiğim BAL-GÖÇ Genel Başkanlığına yoğun talep üzerine aday oldum ve 2 Temmuz’da yapılan seçimlerin ardından yeni bir yönetim kurulu ile tekrar görev aldım. Bulgaristan’dan 1951 yılında Türkiye’ye gelmiş bir ailenin Bursa’da doğan çocuğuyum. Tüm tahsil hayatımı Bursa’da geçirdim. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı’yım. BAL-GÖÇ’den almaya değil, vermeye gelmiş biriyim. Aile büyüklerimin göç hikâyeleriyle büyüdüm. 1968-70 göçlerinde de Balkanlarda yaşayan akrabalarımız yanımıza geldi. Yani Balkan kültürü, göç kültürüne doğrudan değilse bile dolaylı olarak tabi oldum. Geçmişin kıymetini bilen bugünü yakalayan biriyim. Bir Balkan göçmeni olarak övünecek bireyleriz. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının geldiği toprakların çocuklarıyız. Kader Balkanlarla bizi Misak-ı Milli Sınırlarının dışında da bıraksa gönül ve kültür birliğimiz sürüyor. Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve yaşatılmasında katkı sahibi bir Türk topluluğuz. 1989 göçünde üniversitede kıdemli bir asistandım. O zamanlardan başlayan Balkan kardeşlerime, büyüklerime destek ve yardım çabalarım beni BAL-GÖÇ bünyesine taşıdı. Başkanlık ya da üyelik koltuğunda her zaman BAL-GÖÇ için aktif oldum. BAL-GÖÇ, Bursa’da, Türkiye’de ve Balkanlarda adı olan bir marka. BAL-GÖÇ markasına yakışacak etkinlikleri her alanda yapacağız. BAL-GÖÇ olarak Türkiye Cumhuriyeti ve buradaki soydaşlarımız ilk sırada olmak üzere Balkanlarda yaşayan kardeşlerimiz için ve Balkan halklarıyla Türk halklarının kardeşliği için çalışmak üzere Başkanlık görevimin başındayım.

Exit mobile version