Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) 28. Olağan Genel Kurulu’nda konuştu.
Erdoğan, Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine yaptıkları katkılar için kuruluşundan bugüne TİSK bünyesinde gayret göstermiş herkese teşekkür etti.
TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol ve yönetim kurulu üyelerinin, Türkiye’nin, küresel Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı gibi zorlu sınamalardan geçtiği bir dönemde görevlerini layıkıyla yerine getirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, genel kurulda güven tazeleyecek TİSK yönetimine başarılar diledi.
“İşçi-işveren kesimi arasındaki diyalog güçlü olmadığı, ilişkiler sağlıklı yürümediği zaman sosyal huzursuzluk yaşanması kaçınılmazdır” ifadesini kullanan Erdoğan, çalışma hayatının işçiler ve işverenlerden oluşan iki tarafının olduğunu, devletin de tarafların beklentilerini ve çıkarını gözeten bir konumla denklemde yerini aldığını kaydetti.
Türkiye’de geçmişte sosyal barışı tehdit eden gerilimlerden kaynaklı sıkıntıların yaşandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Kuruluş amaçlarının dışına çıkarak ideolojik kavgaların bayraktarlığını yapan tarafların çekişmelerinin ülkemize ağır maliyetleri olmuştur. Bunun için biz iktidara geldiğimiz günden beri ülkenin ve milletin çıkarlarını en üstte tutarak tüm kesimlerin hassasiyetlerini dikkate alan politikalar geliştirmeye ve uygulamaya özel önem verdik. Çalışma hayatını, tüm taraflarıyla dinledik. Adaleti ve hakkaniyeti asla elden bırakmadan orta yolu bulmaya, sorunlara gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeye gayret gösterdik.
Tıpkı çalışanlarımız gibi işverenlerimiz de bunun en yakın şahididir. TİSK, temsil ettiği işverenlerin milli gelirimize, ihracatımıza, istihdamımıza katkılarıyla bu tabloda kritik bir konuma sahiptir. Son dönemde asgari ücret tespitinden, vergi dilimlerinin belirlenmesine kadar her konuda işverenlerimizle yakın mesai yaptık. Anlayış birliği içinde hareket ettik. TİSK’in sadece rapor yayımlayan, birileri gibi, sadece demeç veren bir kuruluş olmanın ötesine geçerek, ülkenin ve milletin sıkıntılarının çözümünde fiilen görev alması bu sürecin en önemli sebebidir.”
“Ülkemize daha büyük hizmetler kazandırmayı sürdüreceğiz”
Ülke içinde ve ülke dışında pek çok kurumdaki temsil gücünü yapıcı bir anlayışla kullanan TİSK’in yükselen itibarından memnuniyet duyduklarını dile getiren Erdoğan, “Niyet halis olduğunda, yapıcı bir yaklaşım benimsendiğinde çalışma hayatımızda çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığını hep birlikte gördük, yaşadık. İnşallah önümüzdeki dönemde de aynı anlayışla beraberce ülkemize daha büyük ve tarihi hizmetler kazandırmayı sürdüreceğiz.” diye konuştu.
Son 20 yılda gerçekleştirdikleri “asırlara bedel” demokrasi ve kalkınma atılımlarının, hayatın her alanı gibi ekonomide de tarihi dönüşümlere yol açtığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin, ekonominin tüm alanlarındaki ölçeği, küresel rekabet gücünün bir ifadesi olarak fevkalade yükselmiş, büyümüştür. Makro ekonomik göstergeleri, ülkemizin hangi alanlarda 3 kat, 5 kat, 10 kat büyüdüğünü sizler zaten yakından takip ediyorsunuz. Burada dikkat çekmek istediğim husus, Türkiye’nin bilhassa son 10 yılda maruz kaldığı siyasi ve ekonomik engellemelere, tuzaklara, saldırılara rağmen bölgesel ve küresel liderlik seviyesine ulaşmasıdır.
Asıl hedeflerimize yönelmek için daha büyük atılımlar yapmaya hazırlandığımız bir dönemde ardı ardına yaşadığımız hadiselerin hepsinin de gerisinde ülkemizi belirli bir çizginin altında tutma niyeti vardır. Cumhuriyet tarihi boyunca defalarca tecrübe ettiğimiz bu senaryo, milletimizle birlikte verdiğimiz kararlı mücadele sayesinde ilk defa işe yaramamış, çeyrek asır geriye gidişimizle sonuçlanmamıştır. Bu süreçte elbette bedeller ödedik, kayıplar da verdik. En basitinden dünya milli gelir sıralamasında bugün bulunduğumuz yerin 2 kat üzerinde bir yere ulaşabilecekken biraz daha sabretmek mecburiyetinde kaldık. Gerçi milli gelirin satın alma paritesine göre hesabında 11. sıraya yükseldik. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz.”
“Artık kaderimizi milletimizin kendisi belirliyor”
Ekonomi programını başarıya ulaştırarak, küresel krizleri fırsata dönüştürerek ve hep birlikte daha çok çalışarak, Türkiye’yi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına çıkartacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İş dünyamız da vatandaşlarımız da müsterih olsunlar.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, vesayete, darbecilere, terör örgütlerine, ekonomik tetikçilere karşı verilen mücadelenin asla boşa gitmediğini belirtti. Doğu ve Güneydoğu’da 20 yıl öncesinde terör nedeniyle yatırım yapılamadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda bu bölgelerde yatırımların devam ettiğini, bununla beraber istihdamın, üretimin ve ihracatın arttığını, cari fazla yoluyla büyümenin başladığını dile getirdi.
Türkiye’nin, dünyada büyüyen ülkeler sıralamasında ilk 3-5 arasında yerini aldığına dikkati çeken Erdoğan, şunları paylaştı:
“Ama kimse Türkiye’nin bu büyümesine bakmıyor. Hala onlar başka yerlerde geziyor. Biz ise ülkemizin asırlık demokrasi ve kalkınma hikayesindeki kısır döngüyü kırmayı hamdolsun başardık. Artık siyasette, ekonomide, diplomatik ve askeri stratejilerinde kendi kararlarını veren, kendi altyapısını oluşturan, kendi hedeflerini belirleyen bir Türkiye var. Bizim kaderimiz artık birilerinin elinde değil. Artık kaderimizi milletimizin kendisi belirliyor.”
“İnşallah yılbaşıyla birlikte bu iyileşme hızlanacak”
Türkiye’nin Balkanlar’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Güney Asya’ya kadar geniş bir alanda sözde değil, fiilen etki sahibi, muhataplarıyla irrasyonel değil, gerçek ilişkiler kurabilen bir konuma geldiğine işaret eden Erdoğan, çevresinde siyasi ve insani krizler kol gezerken, Türkiye’nin güven ve istikrar içinde geleceğine baktığını vurguladı.
Ekonomiyi faiz, kur, enflasyon şer üçgeninde teslim alma girişimlerinin yol açtığı sıkıntıların farkında olduklarını belirten Erdoğan, sebeplerini bildikleri bu sıkıntıların sonuçlarını önce hafifletmek, ardından da tamamen ortadan kaldırmak için yoğun ve kararlı bir çalışma içinde olduklarını söyledi.
Dün açıklanan kasım ayı enflasyon verilerinin, iyileşmenin sürdüğünü gösterdiğini dile getiren Erdoğan, “İnşallah yılbaşıyla birlikte bu iyileşme hızlanacak, özellikle önümüzdeki şubat ayından itibaren daha makul ve kontrolü kolay bir yere gelecektir.” diye konuştu.
Türkiye’nin dört bir yanında başlayan ve halen süren ateşi Türkiye’ye taşımak için nice sinsi oyunlar oynandığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sınır ötesi harekatlardan üretimi ve istihdamı destekleyecek, sosyal dengeyi koruyacak kapsamlı programlara kadar, tüm bu oyunları bozacak pek çok önemli adımlar attık. Türkiye’yi diğer yöntemlerle dize getiremediklerini görenler, son olarak ekonomi silahını çektiler. Zaten şu andaki gidişte ellerinde dört tane silah var, eğer başarabilirlerse… İşte birisi ekonomi, bir diğeri diplomasi, bir diğeri özellikle yatıyorlar kalkıyorlar mülteci sorunu… Bütün bunlarla beraber ‘Acaba biz, bu dörtten neyi nereye çekeriz de bu iktidarı, tabii onlar iktidar da demiyorlar, bu Erdoğan’ı indiririz?’ Erdoğan fani, biz bugün varız, yarın yokuz. Herkes ne yaptığına baksın, ne yapacağına baksın.”
“Bütün mühimmatını üreten bir Türkiye var”
Türkiye’nin Ağustos 2018’de ekonomisinin yok edilmesi tehditleriyle karşı karşıya kaldığını hatırlatan Erdoğan, yaklaşık bir yıl önceki kur dengesizliğiyle zirveye çıkan hadiseleri, akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin iktisat biliminin kurallarıyla izah edemeyeceğini söyledi.
“Velev ki kimi noktalarda bizim eksiklerimiz olsa bile, hiçbirinin böyle bir sonuç vermesi mümkün değildir.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ekonomi diyorlar, ekonomide işte şu anda Avrupa’nın haline bakın. Elhamdülillah Türkiye olarak bizim raflarımız boş değil ama Avrupa’da raflar boş. Bütün bunlarla beraber terörle mücadelede şu anda Batı’nın terörle mücadeledeki hali ortada. Türkiye ise terörle mücadelede şu anda bütün o engelleri aşmış ve terörü yerinde, yani bu terör eğer Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanıyorsa, biz, onları içeri sokarak değil, Suriye’nin kuzeyinde bitiriyoruz. Mücadelemiz bu. Çıkmış birileri diyor ki ‘Kobani’yi şöyle yapamazsınız, böyle yapamazsınız.’ Kobani bitti, neyi yapamazsınız? İdlib’de, Kobani’de bütün buralarda gereken tedbirlerimiz neyse, bu tedbirlerimizi her an alıyoruz, aldık ve bundan sonra da alacağız. O terörist dostlarınıza söyleyin, Türkiye onlar için artık öyle bereketli bir yer değil. Buraya girmeye kalktıkları anda, burası onlar için boğulacakları bir yerdir.”
Savunma sanayinde göreve geldiklerinde yüzde 20 olan yerlilik oranını, yüzde 80’e çıkardıklarını anımsatan Erdoğan, “Buradan buraya geldik. Mermisini üretemeyen bir Türkiye varken, bugün artık mermisini bırakın, bütün mühimmatını kendisi üreten bir Türkiye var.” dedi.
“Azeri kardeşlerimizle beraber olduk”
Türkiye’nin İHA’sıyla, SİHA’sıyla, Akıncı’sıyla, F-16’larıyla bütün savaş uçaklarının mühimmatını ürettiğini belirten Erdoğan, artık “Ne olur bize gönderin” diyen bir Türkiye’nin olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
“Karabağ’da mıydık? Karabağ’da. Niye? Azeri kardeşlerimizle beraber olduk. Libya’da mıydık? Libya’daydık. Orada da gerekenleri yaptık mı? Gerekenleri yaptık. Bize kardeş, bize gardaş olanlarla, biz kardeş ve gardaş olmaya devam edeceğiz. Dostlarımızı artıracağız ama düşmanlarımız da hadlerini bilecek. Ve Türkiye’nin, Türk milletinin tarih boyunca defalarca tezahür etmiş bir özelliği vardır, biz, bekamızla ilgili bir tehdit gördüğümüzde, hiç kimsenin beklemediği ve inanamadığı atılımlar yapma, yöntemler geliştirme, zaferler elde etme kabiliyetine sahibiz. Bugün Azerbaycan’da bir tatbikatımız vardı. Azeri kardeşlerimizle beraber devam eden bir tatbikat… Bu tatbikatta Azeri kardeşlerimizle, bizim askerimizin, komandolarımızın birlikte tatbikatı sona erdi. Onlara bir bağlantı kuruldu ve onlarla bir görüşme yaptım. Bütün mesele, o heyecanı, coşkuyu onlarla paylaşabilmek. Tabii bunun esbabımucibesi vardı. O esbabımucibe de malum, o sınırlarda yaşanan, istenmeyen ama olan o sıkıntıları yerinde giderebilmek. Tabii İlham gardaşımızla beraber bunları da konuştuk, planladık ve adımı attık.
Bu tabii farklı bir gelişmeyi bölgede ne yapıyor? Yaşatıyor. Ve Azeri-Türk kardeşliğini, işte iki devlet tek millette buluşturuyor. Bu adımı attık. Ve bundan sonra da bunları tabii atmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde güney sınırları terör örgütleriyle kuşatılan, Avrupa Birliği’nden tamamen siyasi sebeplerle dışlanan, Batı’nın örtülü teknoloji ambargosuna maruz bırakılan, doğusunda ve kuzeyinde fiili savaşlar yaşanan, Akdeniz ve Ege’de suni krizlere sürüklenmeye çalışılan bir Türkiye bırakınız diz çökmeyi, tam tersine yeni bir şahlanış içine girmiştir ve bu şahlanışımız devam edecektir.”
“Türkiye bir şahlanış döneminde”
Türkiye’nin yeni bir şahlanış dönemine girdiğini ve bu şahlanış sürecinin devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörle mücadelede güvenlik altyapımızın, sığınmacı krizinde insani yardım altyapımızın, Kovid-19 salgını krizinde sağlık ve sosyal destek altyapımızın, küresel emtia ve tedarik krizinde üretim altyapımızın, Rusya-Ukrayna krizinde diplomatik altyapımızın, kur ve enflasyon krizinde ekonomik potansiyelimizin gücünü biz bu sıkıntılı dönemde dünyada ispatlayan nadide ülkelerden biri olduk. Güya bizi bunlarla köşeye sıkıştırmaya çalışanların hepsi de şu anda bizden çok çok kötü durumdalar.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dün Türkiye’yi boğmaya çalışanlar, bugün pek çok konuda umutlarını bize bağladıklarını ifade ediyorlar. Biz kendi gücümüzle, kendi politikalarımızla ayakta kaldığımız, kendi hedeflerimizle yol yürüdüğümüz için herkesle konuşmaya, herkesle çalışmaya devam ediyoruz. Ama dünyayı yeniden iki kutuplu hale getirmek için çatışma ve gerilimleri sürdürenler ile bunlara tabi olanlar güvenlik ve refah düzenlerini tehdit eden acı sınamalardan geçiyorlar. Üstelik biz sadece onca badireyi atlatmakla kalmadık, Türkiye Yüzyılı programıyla Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını daha büyük bir atılımın miladı haline dönüştürme irademizi de tüm dünyaya ilan ettik. Bu vizyonun siyasi ve ekonomik şekillendirmesini de milletimizle ve onun bir parçası olan siz değerli kardeşlerimiz ile birlikte yapacağız. İnşallah 2023’ten itibaren bu programı adım adım hayata geçirmeye başlayacağız.”
“Hedefim, büyük ve güçlü bir Türkiye bırakmaktır”
Hayatının yarım asrını siyaset yoluyla millete hizmete adadığını, son 20 yılında da Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönettiğini anımsatan Erdoğan, “Hedefim Türkiye Yüzyılı vizyonuyla; gençlerimize hayallerini hayata geçirebilecekleri büyük ve güçlü bir Türkiye bırakmaktır. Bunu da başararak milletimin hayır duasını aldığımda huzur-u kalple emaneti sahibine teslim edeceğimize inanıyorum.” şeklinde konuştu.
İşverenlerden, daha çok yatırım, üretim, istihdam ve ihracat beklentileri olduğunu, cari fazlayla da büyümeyi daha da artırmayı hedeflediklerini vurgulayan Erdoğan, “Asgari ücret gibi konularda işvereni ve devletiyle gereken fedakarlıkları yaparak, çalışanlarımızın; haklarını, hukuklarını, refahlarını ne kadar iyi korursak, bu ortak hedeflerimize o derece hızlı ve güvenli ulaşabiliriz. Şu anda masada zaten bu konularımız var. Onları da süratle bitireceğiz.” dedi.
Programdan notlar
Konuşmaların ardından TİSK Genel Başkanı Özgür Burak Akkol, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a TİSK’in 60. yılı anısına yapılan tabloyu hediye etti.
Genel Kurula Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ve DEİK Başkanı Nail Olpak da katıldı.