Diyanet İşleri Başkanlığı 44. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’nın açılış programında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetlerini değerlendirmek ve dönüşen dünya şartlarına uygun hizmetler yapabilmek maksadı ile gerçekleştirilen toplantının hayırlara vesile olmasını temenni etti.
“İslam’ın rahmet yüklü mesajlarını insanımıza ulaştırmanın gayreti içindesiniz”
İl müftülerinin ve hademe-i hayrat olarak camilerde görev yapan hocaların yüce dinimiz İslam’ın hakikatlerini öğreten nebiler yolunun varisleri olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Dolayısıyla işiniz büyük sorumluluk gerektiren, meşakkatli ancak çok yüce bir meslektir. Türkiye’nin dört bir tarafında hastanelerden KYK yurtlarına, engelli kardeşlerimizden bağımlılara, okullardan iş yerlerine kadar pek çok yerde İslam’ın rahmet yüklü mesajlarını insanımıza ulaştırmanın gayreti içindesiniz. Diyanet teşkilatımız salgın döneminden yaşadığımız acı deprem hadisesine milletimizin her anında hep yanında olmuştur” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının dijital mecralar, Diyanet TV ve Diyanet Radyoları aracılığıyla din-i mübin-i İslam’ı millete ve tüm insanlığa anlatma çabasını takdirle takip ettiklerini ifade eden Yılmaz, “Dinimizi istismar etmeye, değerlerimizi yozlaştırmaya, aile yapımıza zarar vermeye çalışan akımlara karşı bilgiyle ve hikmetle mücadele etme vazifeniz de günümüzde son derece önemli hale gelmiştir. Bir yandan teknolojik gelişmeler ve yapay zekâ uygulamaları hızla hayatımızı şekillendirirken, diğer yandan ahlaki ve insani değerlerin aşındığına hep birlikte şahitlik ediyoruz. Biz teknoloji düşmanlığına da, insani değerlerle sınırları çizilmemiş teknoloji hayranlığına da karşıyız. Teknoloji, ahlaki bir çerçevede insana ve insani değerlere hizmet etmelidir. Bu şartlar altında müftülerimizin şehirlerde daha iyi nasıl hizmet sunabileceğine ilişkin etkili usullerin müzakere edileceği bu istişare toplantısını son derece önemli bulmaktayım” diye konuştu.
Dijitalleşmenin baş döndürücü hızla hayatları dönüştürdüğü bir dönemden geçtiklerini bildiren Yılmaz, “Elbette bu dijital dönüşümün pek çok imkânından yararlanıyoruz ancak bir yandan da özendirdiği hayat tarzının haz, tüketim ve bireyselleşme üzerine kurgulandığını gözlemliyoruz. ‘Sosyal medya’ isminin aksine insanları a-sosyal hale getiren medyadır. Maalesef bu durumdan aile yapımız da derinden etkileniyor. Bu süreçte, kadim aile yapısını hedef alan değerlerin içinin boşaltılması ve erdemlerin yok sayılması gibi çabaların, aslında tüm insanlığın geleceğini tehdit ettiğini çok daha net bir şekilde görmekteyiz Gerçek hayatla bağlar koptukça ilişkiler sanallaşıyor ve hatta kimi zaman insanların en yakın dostu telefon ekranları, internet mecraları oluyor. Dünyanın diğer ucundaki insanlarla iletişim kurarken, aynı sofraya oturan anne baba, eş ve çocuklar birbirinden gittikçe uzaklaşabiliyor. Oysa yüz yüze ilişkinin yerini hiçbir iletişim tutamaz. Algıların gerçeğe galip geldiği ve insanlığın fıtrata aykırı akımlara eğilim gösterdiği günümüzde bizlere düşen, dijital dünyanın olumsuzlukları karşısında milli ve manevi değerlerimizi esas alan bir duruş sergilemektir çünkü bu değerler, bizim millet olarak kimliğimizdir, geçmişimizdir, geleceğimizdir. Bu kapsamda en temel mücadelemiz, ‘dirençli aile dirençli toplum’ mücadelesidir. Her müftümüzden bulunduğu yerde aileye yönelik rehberlik çalışmalarını birinci öncelik haline getirmesini bekliyoruz. Unutmayalım ki aile, toplumun temel taşıdır. Aile kurumunun yerine ikame edilecek hiçbir sosyal yapı yoktur. Eğer aile çökerse, toplum da çöker” şeklinde konuştu.
Gençlere zararlı alışkanlıklar ve tehlikeli akımlara karşı bilinç ve farkındalık oluşturmanın en temel önceliklerden birisi olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Uyuşturucu başta olmak üzere her türlü bağımlılıkla mücadele çok büyük önem taşımaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4-6 yaş grubu Kur’an kursları, gençlik koordinatörlükleri, aile ve dini rehberlik hizmetleri gibi çalışma alanları bu açıdan büyük önem arz etmektedir. Müftülüklerimizin lise ve ortaokul öğrencilerine yönelik çeşitli yarışmalarla genç kitlelere hızlı ve etkili bir şekilde ulaştığını gözlemliyoruz. Yaşadığımız çağın gerçeklerinden kopmadan, dijital mecraların da esiri olmadan değerlerimizle; birlik ve beraberliğimizle yeni nesilleri ve aile yapımızı ayakta tutacağız” ifadelerini kullandı.
“Milletten kopuk yaşayan bir din görevlisi düşünülemez”
Geçmişten bu yana din görevlilerinin bulundukları bölgelerde birer kanaat önderi olarak kabul edildiğini söyleyen Yılmaz, “Bu açıdan özellikle müftülerimiz, toplumda yazılı görevlerinin ötesinde etkiye ve sorumluluğa sahiptir. Dolayısıyla milletten kopuk yaşayan bir din görevlisi düşünülemez. Bulunduğu yörenin kılcallarına giremeyen, gönül dilini konuşamayan bir müftümüz gönüllere de giremeyecek ve görevini layıkıyla yerine getiremeyecektir. Sizlerin bu bilinci taşıdığıma inanıyor görev yerlerinizde sosyal hayatın içinde, milletin derdiyle dertlenen bir yaklaşım benimsemenizi bekliyoruz” dedi.
“Hakaretin ve küfrün fikir hürriyeti olarak ifade edilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz”
Bugün dünyada İslam’a ve Müslümanlara karşı İslam karşıtı akımlarla büyük bir karalama kampanyası yürütüldüğüne dikkat çeken Yılmaz, “İslamofobi adı altında küresel bir nefret dili oluşturuluyor. Bunu da demokrasi ve fikir hürriyetiyle perdelemeye çalışıyorlar. Hakaretin ve küfrün fikir hürriyeti olarak ifade edilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Düşünce hürriyeti adı altında kutsallarımıza saldırılıyor. Bu dil, sadece İslam’ı hedef almakla kalmıyor; insanlığın ortak değerlerini, barışı, kardeşliği ve hoşgörüyü de tehdit ediyor. Yabancı düşmanlığından ırkçı söylemlere kadar uzanan bu fitne hareketine karşı, hepimize ama özellikle sizlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Unutmayalım ki İslamofobi sadece bir nefret kampanyası değil; aynı zamanda bir ayrıştırma ve bölme çabasıdır. Bu nedenle sizlerden beklentimiz, toplumsal birlik ve beraberliği güçlendirecek çabalara öncülük etmenizdir. İslam’ın barış, adalet ve merhamet dini olduğunu toplumun her kesimine anlatmak, İslamofobik söylemleri bertaraf edecek şekilde halkımızı bilinçlendirme sorumluluğu sizlerin omuzundadır. Bununla birlikte dijital imkanlardan yararlanarak sosyal medya, yerel basın ve platformlarda İslam’ı doğru tanıtacak içerikler üretmeniz de önemlidir. Böylece hem gönüllere girecek hem de gönüllerde İslam’ın güzelliklerini yeşerteceksiniz” diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığının ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın ülkemizdeki mültecilere ve sınır ötesindeki savaş mağdurlarına yönelik yürüttüğü faaliyetlerle tarihe geçtiğini belirten yılmaz, “Diyanet İşleri Başkanlığımız, komşumuz Suriye’de oluşturduğumuz güvenli bölgelerde dini eğitim, yayın ve insani yardım destekleriyle savaş mağduru kardeşlerimizin yanında olmuştur ve olmaya da devam edecektir” dedi.
İçinde bulunduğumuz dönemin Türkiye’nin bölge özelinde takip ettiği politikanın ve önceliklerin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koyduğunu bildiren Yılmaz, “Suriye’deki otoriter rejimden kaçarak ülkemize sığınan milyonlarca mazlumun, güvenli ve onurlu bir şekilde kendi topraklarına dönebilmesi için izlediğimiz insani ve vicdani politika, tüm dünyaya örnek olacak niteliktedir. Özellikle ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının körüklendiği popülist söylemlerin siyaseti egemenliğe aldığı bir dönemde bu tavırla Türkiye gerçekten insanlığa örnek olmuştur. İnsanlık adına büyük bir vazifeyi icra etmiştir. Tarih doğru tarafında durduğumuzda son günlerde yaşadığımız gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Sabredenler zafere kavuşmuşlardır” ifadelerine yer verdi.
Suriye halkının büyük mücadelesi ile Suriye’nin bugün farklı bir döneme girdiğini vurgulayan Yılmaz, “Bugün de huzurun ve barışın hâkim olduğu, farklı din ve mezhep mensuplarıyla farklı etnik grupların yan yana yaşadığı ve komşuları için istikrarsızlık üretmeyen bir Suriye tesis edilmesini arzu ediyoruz. Hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun bütün Suriyelilerin halkının tamamının barış ve huzur içinde yaşadığı bir siyasi yapının teşekkül etmesini temenni ediyoruz. Türkiye olarak da her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“Türkiye olarak yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz”
12 yıl aradan sonra Şam Büyükelçiliğinde dalgalanan Türk Bayrağının bölgede barış ve iş birliğini tesis etme yönündeki kararlılığının en somut göstergelerinden biri olduğunu söyleyen Yılmaz şunları kaydetti:
“Bizler, Cumhurbaşkanımızın sıkça ifade ettiği gibi, ‘Adaleti sadece kendi milletimiz için değil, tüm mazlumlar için savunmakla mükellefiz’ Türkiye olarak yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İhtiyaç duydukları her konuda Suriyeli kardeşlerimize gereken desteği vereceğiz. 61 yıllık mezalimin ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize, Suriye’nin kahraman ve fedakâr halkına buradan en derin muhabbetlerimi iletiyorum. Yurt içinde ve sınır ötesinde savaş mağdurlarına hizmet veren Diyanet personeli ve gönüllülerine şükranlarımı sunuyorum. Suriyeli kardeşlerimizin kurtulduğu gibi Gazze ve Batı Şeria’da zulüm altında yaşayan Filistinli kardeşlerimizin de huzurlu ve özgür günlere kavuşmasını diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti olarak mazlum Filistin halkının yanındayız, olmaya devam edeceğiz. Gazze’deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.”