TÜRKİYE’DE geniş kitlelere, insan ihtiyaçları ve iş hayatı açısından psikolojinin ne kadar önemli olduğunu gösteren öncülerden biri olan psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş’ın ebeveynlere uyarıları şöyle: “Tek hedefin başarı olması çocuklarda değersizlik algısı yaratıyor, yani çocuk başarısız olduğu zaman değersiz olduğunu düşünüyor. Aslında her insan için başarıya giden yol, başarısızlıklarla dolu. Başarısızlığı yok sayıp sadece başarıya odaklandığımız zaman ya başarıya giden her yol mübah sayılıyor ki bu da yalan söylemeyi hile yapmayı da işin içine alıyor ya da değersizlik duygusu doğuruyor. Unutmayın başarısızlık öğrenme fırsatı sunar.
AKADEMİK BAŞARI VE ZEKÂ
Akademik başarı, hayat başarısını orta ile zayıf arasında temsil eder. Akademik başarı çalışmanın yanı sıra zekâya bağlıdır. Zekânın da hafıza çözümleme ve soyut düşünce bölümleriyle ilişkilidir. Bu özellikler hayatta zor sorunları çözmeye yardımcı olur. Mühendislerin çözdüğü sorunlar buna bir örnektir. İster ergonomik koltuk yaratın, ister uzaya insan gönderin, bunlar mühendislerin çözdüğü sorunlardır. Oysa hayatla ilgili sorunlar karmaşıktır. Bunlar iyi mühendis, iyi doktor olmaya yarayan zekâ özellikleriyle çözülmez. Bunlar gündelik hayatta Güzin ablaya, iş hayatında da danışmanlara sorulan sorulardır. Bunlar için gerekli olan zekâ, bilgelik zekâsıdır. Bu zekânın özelliği de karşı tarafın görüş açısını anlayıp onun gibi düşünmekten geçer. Empatiden farklı bir şeydir bu. Kendi bilgisinin sınırlı olduğunu fark edip bunu kabul etmek, bu alçak gönüllülüğü getirir. Bu özelliğe sahip olanların yaşam doyumu daha yüksek, ilişkileri ve meslek hayatları da daha istikrarlıdır. İyilik halleri daha yüksek olur. Bunlar okulda öğretilen, akademik başarı ile desteklenen özellikler değildir. Önemli ölçüde ailenin yarattığı ilişki çerçevesinde gelişir.
‘BAŞARIYLA ZEHİRLEMEYİN
Ailelere çocuklarınızı başarı ile zehirlemeyin diyoruz. Çatışmalı ve zor durumlarda çocuklarınıza doğru tepki verin. Eğitmek, doğru tepki vermektir. Anne baba örneğinden çocuk bunu görmelidir. Başarı beklentisi ile zehirlenmiş, beş seçenekli sınav sistemi ile esir alınmış, psikolojik bağışıklık sistemi gelişmemiş çocuklar yetiştiriyoruz. Bunu da en çok orta halli ve üst ekonomi gelir gurubundaki ailelerde görüyoruz maalesef. Böylesi yetişme şartlarının sonucunda çoğunlukla değerini başarıya endekslemiş, nereye varırsa varsın yetersizlik duygusu çeken ancak bunu aşırı büyümüş ego ile telafi etmeye çalışan insanlar oluyor etrafımızda.”
BU 5 KONUDA TAVİZ VERMEYİN
* Onların yapabileceklerini onlar adına yapmayın.
* İsmi ile hitap edin, anneciğim, babacığım demeyin.
* Bir rutin oluşturun ve pazarlığa girmeyin.
* Sadece yaşına göre özgürlük verin.
* Yemek ve yatma saati, diş fırçalama, ekran zamanı konusunda sınırlar koyun.
Çocukların sorunlarını kendi imkânları ile çözmesi, ailenin her konuya müdahil olmaması lazım. Çocuklar hiçbir alanda özgür bırakılmıyor. En küçük yaştan itibaren yemeği anne yediriyor. Her karşılaştığı sorunun çözümü için anne ve baba okulda çocuğun avukatlığını yapıyor. Çocuk yemeğini kendi yemeli, odasını toplamalı, ev işlerine yardım etmeli. Sorumluluk ve özgürlük başa baş giden olgulardır.
SERT OLMADAN KARARLI OLUN
Çocuklar sürekli pazarlık halinde anne babalarıyla. Onlara karşı güler yüzlü ve ciddi, sert olmadan kararlı olmak mümkün. Disiplin asık surat, çatık kaş değil, tutarlılıktır. Çocuk ısrar ediyorsa siz de ısrar edin ama bağırmayın. “Hayır” diyorsanız gerçekten “hayır” olsun. Unutmayın, siz “hayır” dedikten sonra çocuk bir gedik açabiliyorsa, bir sınırı geçebiliyorsa her konuda bu pazarlık devam eder.
İSİMLERİYLE HİTAP EDİN
Son zamanlarda anne babalar çocuklarına, “anneciğim, babacağım, sevgilim, aşkım..” gibi isimler takıyor. Çocuğun ismi ile hitap eden anne kalmadı. Oysa bu tarz hitaplar çocuğun özgürlük ve sorumluluk duygusunu zedeliyor.