Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Esed ile barışma sonucunda mültecilerin Suriye’ye dönüşü: Lübnan ve Ürdün örneği

Esed rejimi, ilişkileri düzelterek istediği kazanımları elde etmiş ve ardından ülkeye dönüşün yolunu tıkamıştır.

Bu haberin fotoğrafı yok

Ömer Özkızılcık, Lübnan ve Ürdün’ün Suriyeli mültecileri ülkelerine geri gönderme tecrübelerini ele alan rapora dair bir değerlendirmeyi AA Analiz için kaleme aldı.

***

Resmi rakamlara göre her ne kadar dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu bugün 7,4 milyonla Ukrayna vatandaşları oluşturuyor olsa da kayıt dışı Suriyeli mülteciler hesaba katıldığında dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu Suriyelilerin oluşturduğu ortaya çıkıyor.

Türkiye, sayısı 3,6 milyonu bulan nüfusuyla Suriyelilere görece en çok ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu noktada Türkiye’yi Lübnan ve Ürdün takip ediyor. Söz konusu iki ülke de resmi rakamlara göre 1,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor görünse de kayıt dışı Suriyelilerle bu rakamın 2,9 milyonu bulduğu değerlendiriliyor. Ancak Ürdün ve Lübnan, 2018’in sonuna doğru Esed rejimiyle ilişkileri normalleştirerek ülkelerinde bulunan Suriyeli mültecilerin dönüşü için anlaşmaya vardılar ve dönüşler için bir mekanizma kurdular.

Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezince yayımlanan “Lübnan ve Ürdün’de Geri Dön(e)meyen Suriyeli Mültecilerin Durumu” başlıklı raporda, ilişkilerin düzelmesi ve normalleşmesiyle Suriyeli mültecilerin dönüşünü bekleyen Lübnan ve Ürdün’den dönüşlerin artmadığı, aksine azaldığı, rakamlar, sebepler ve süreçler bağlamında ortaya konulmuştur.

Esed rejimi açısından değerlendirildiğinde, Suriyeli mültecilerin dönüşünün istenmediği açık. Nitekim Esed rejimi, böylesi büyük bir nüfusa bakma kabiliyetine sahip olmadığı gibi mültecileri hain ve düşman olarak nitelendirmekte, kendi otoritesi ve idaresi için tehdit olarak görmektedir.

Lübnan’da son durum

Lübnan’da yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı resmi rakamlara göre 831 bin civarında olsa da Lübnan hükümeti yetkililerinin yaptığı açıklamalarda, gerçek rakamın 1,5 milyon olduğu ifade ediliyor. Nitekim Mayıs 2015’te Lübnan, ülkedeki Suriyeli mültecileri kayıt altına almayı durdurdu. Dolayısıyla ülkedeki Suriyeliler, isteseler bile kayıt olamıyor.

Ülkede bulunan Suriyeliler toplumun yüzde 22’sine tekabül ederken, Filistinlilerle toplam mülteci nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 29’unu oluşturuyor. Özellikle Lübnan’daki gibi farklı mezhep ve dinlerin arasındaki hassas denge göz önünde bulundurulduğunda, gelen Sünni Arap mültecilerin ülkenin demografisini ciddi anlamda etkilediği söylenebilir. Nitekim Lübnan vatandaşlarının yüzde 31,9’u Sünni Müslüman, yüzde 31’i Şii Müslümanken, yüzde 32,4’ü Hristiyan ve yüzde 4,5’i ise Dürzilerden oluşuyor. Lübnan hükümetinin açıklamasına göre, Suriyeli mülteciler Lübnan’a 33 milyar dolar değerinde bir maliyet yaratmıştır.

Resmi rakamlara göre her ne kadar dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu bugün 7,4 milyonla Ukrayna vatandaşları oluşturuyor olsa da kayıt dışı Suriyeli mülteciler hesaba katıldığında dünyadaki en büyük mülteci nüfusunu Suriyelilerin oluşturduğu ortaya çıkıyor.

Ürdün’de son durum

Ürdün’e gelecek olursak, ülkede kayıtlı Suriyeli mültecilerin sayısı 676 bin 496’dır. Kayıtlı Suriyeli mültecilerin yüzde 19’u kamplarda yaşıyor. Ancak kayıtlı olmayan Suriyeli mültecilerle rakamın 1,4 milyon olduğu tahmin ediliyor. Ülke nüfusunun yüzde 12’sini Suriyeli mülteciler oluşturuyor. Lübnan’ın aksine, Ürdün’deki Suriyeli mülteciler mezhep bakımından Ürdün nüfusuyla benzerlik gösteriyor. Ancak ülkede Suriyelilerin yanı sıra Filistinli ve Iraklı mülteciler bulunuyor ve toplam mülteci nüfusu toplumun yüzde 37’sine tekabül ediyor. Dolayısıyla Ürdün toplumunda her üç kişiden birinin mülteci konumunda olduğu ifade edilebilir. Ülkede yaşayan Suriyeli mültecilerin, diğer mülteciler olmaksızın, Ürdün için yıllık ortalama 2,5 milyar dolar maliyet oluşturduğu da değerlendiriliyor.

Esed rejimiyle barışma sürecinde mülteciler

Raporda, Lübnan ve Ürdün, Suriyeli mültecilerden dolayı ciddi bir yük altında bulunurken, 2018 yılında Suriye’deki askeri gelişmelerin iki ülke tarafından fırsat olarak değerlendirildiği ortaya konulmuştur. Nitekim Esed rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle Ürdün ve Lübnan’a yakın tüm bölgeleri kontrol altına almış ve bölgede yaşayan nüfusun çoğunluğunu Suriye’nin kuzeyine, Türkiye tarafından himaye edilen bölgelere deport etmiştir.

Söz konusu gelişmelerin üzerine hem Lübnan hem de Ürdün devletleri, Esed rejimiyle tekrar iletişime geçmiş, ilişkileri normalleştirmiş ve Şam’a heyetler göndermiştir. Devlet liderleri ve bakanları arasında görüşmeler yapılmıştır. İlişkilerin düzelmesi sonrası iki ülke Esed rejimiyle mültecilerin dönüşü için anlaşma sağlamış ve bunun için bir mekanizma kurulmuştur. Bu mekanizma çerçevesinde Suriye’ye dönmek isteyen Suriyelilerin isim listeleri Esed rejimine gönderilmiş ve rejim, isim listelerinde yer alanların dönüşünü tek tek onaylamış veya reddetmiştir. 2019’da listede yer alan isimlerin yüzde 90’ı kabul görmüştür ve iki ülkeden toplamda sadece 50 bin civarında bir dönüş yaşanmıştır. Ancak daha sonra Esed rejimi mekanizmayı devre dışı bırakarak isimleri onaylamamıştır. Gerekçe olarak da dönüşler için “Suriye’deki altyapının yetersiz oluşunu” göstermiştir.

Lübnan ve Ürdün, Suriyeli mültecilerden dolayı ciddi bir yük altında bulunurken, 2018 yılında Suriye’deki askeri gelişmelerin iki ülke tarafından fırsat olarak değerlendirildiği ortaya konulmuştur. Nitekim Esed rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle Ürdün ve Lübnan’a yakın tüm bölgeleri kontrol altına almış ve bölgede yaşayan nüfusun çoğunluğunu Suriye’nin kuzeyine, Türkiye tarafından himaye edilen bölgelere deport etmiştir.

Suriyeli mültecilerin dönüş “kaygıları”

Bugün bakıldığında, Lübnan ve Ürdün’den Suriye’ye 2019 öncesindeki 3 yılda Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 54 bin Suriyeli mültecinin, 2019 sonrası 3 yılda ise sadece 30 bin Suriyelinin döndüğü görülüyor. Kısacası, Esed rejimiyle ilişkilerin düzelmesiyle dönüşler çoğalmamış, tam aksine azalmıştır. Esed rejimi, ilişkileri düzelterek istediği kazanımları elde etmiş ve ardından dönüşün yolunu tıkamıştır.

2019’da Esed rejimi tarafından dönüşleri onaylanmasına rağmen, dönenlerin sorguya çekilmesi, hapsedilmesi, işkence görmesi, tecavüze maruz kalması ve hatta öldürülmesi, Suriyelilerin dönüş motivasyonlarını kırmıştır. Nitekim özellikle Lübnan gibi finansal krizin yaşandığı, Suriyelilerin kayıt olma hakkının dahi bulunmadığı, hükümet krizinin sürdüğü ve Beyrut Limanı’nın patlaması gibi hadiselerin meydana geldiği yerlerden bile dönüşler durma noktasına gelmiştir.

Suriyeli mültecilerin dönüşünü engelleyen diğer bir unsur ise Esed rejiminin uyguladığı zorunlu askerlik hizmetidir. Nitekim dönen Suriyelilerin çoğu, zorla silah altına alınıp, cephe hatlarına sevk edilip kendi akrabalarının yaşadığı bölgeyi bombalamak veya askere alındıktan sonra YPG’nin kontrol ettiği bölgelere sevk edilip Türk askerine ve Suriye Milli Ordusuna karşı savaşmak istemiyor.

Esed rejimiyle barıştıktan sonra Suriyeli mültecilerin gönüllü dönüşlerinin başarısız olduğunu tecrübe eden Lübnan Devleti ise zorla dönüş için yeni bir plan üzerinde çalışıyor. Esed rejimiyle görüşmeler devam ederken, plan uygulanırsa her ay 15 bin Suriyeli mülteci zorla Suriye’ye gönderilecek ve Suriye’de geçici kamplara yerleştirilecek. BM, Lübnan’ı bu planı uygulamaması için uyarmıştır. Zorla geri gönderme süreci henüz başlatılmamış ve sonuçların ne olacağı bilinmiyor.

Esed rejiminin mültecilere yaklaşımı

Esed rejimi açısından değerlendirildiğinde, Suriyeli mültecilerin dönüşünün istenmediği açık. Nitekim Esed rejimi, böylesi büyük bir nüfusa bakma kabiliyetine sahip olmadığı gibi mültecileri hain ve düşman olarak nitelendirmekte, kendi otoritesi ve idaresi için tehdit olarak görmektedir.

Bu bağlamda raporun elde ettiği bir diğer önemli bulgu ise Ürdün’ün Suriyeli mültecileri göndermeyi umut etmesine rağmen, ilişkilerin düzelmesi ve sınır kapılarının açılması sonucunda ciddi bir uyuşturucu sorunuyla karşı karşıya kalmasıdır. Zira Esed rejimi, sistematik olarak uyuşturucu üretiyor. Eski Lübnan ve Tartus limanı üzerinden yapılan sevkiyatlara ek olarak, yeni sevkiyat rotası olarak da Ürdün’ü belirlemiştir. Esed rejiminin ürettiği uyuşturucunun, başta Captagon hapı olmak üzere, yıllık toplam değerinin 30 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Esed rejimiyle barıştıktan sonra Suriyeli mültecilerin gönüllü dönüşlerinin başarısız olduğunu tecrübe eden Lübnan Devleti ise zorla dönüş için yeni bir plan üzerinde çalışıyor. Esed rejimiyle görüşmeler devam ederken, plan uygulanırsa her ay 15 bin Suriyeli mülteci zorla Suriye’ye gönderilecek ve Suriye’de geçici kamplara yerleştirilecek. BM, Lübnan’ı bu planı uygulamaması için uyarmıştır. Zorla geri gönderme süreci henüz başlatılmamış ve sonuçların ne olacağı bilinmiyor.

Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezinin yayımladığı bu rapor, göç ve dönüş tartışmalarında Ürdün ve Lübnan devletlerinin tecrübelerinin dikkate alınması gerekliliğini ortaya koyuyor.

[Ömer Özkizilcik, dış politika ve güvenlik uzmanı]