Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İsrail’de yeni hükümette bakanlıklarla ilgili varılan anlaşma içerdiği risklerle tartışılıyor

İsrail’de hükümeti kurmakla görevlendirilen Netanyahu ile Yahudi Gücü Partisi lideri Ben-Gvir arasında yeni hükümette makamların paylaştırılması konusunda varılan anlaşmanın pratikte, teoride olduğundan farklı sonuçlar doğurabileceği ifade ediliyor.

Bu haberin fotoğrafı yok

Netanyahu dün, Yahudi Gücü partisine, Ulusal Güvenlik Bakanlığı ile Banliyöler, Necef Çölü ve Celile’yi Geliştirme Bakanlığı ve Yahudi Mirası Bakanlığı’nı verdi.

Netanyahu’nun özellikle Ben-Gvir için ihdas ettiği Ulusal Güvenlik Bakanlığı, mevcut Kamu Güvenliği Bakanlığı’nın geniş yetkilerle donatılmış halini temsil ediyor.

İki parti lideri arasında varılan anlaşma ayrıca, geniş yetkisi olan Ulusal Muhafız Teşkilatı kurulması, Sınır Polisi bünyesindeki yedek güçlerin artırılması, halihazırda Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Batı Şeria Sınır Polisi biriminin Ulusal Güvenlik Bakanlığı’na bağlanmasını öngörüyor.

Batı Şeria Sınır Polis birimi aşırı sağcı Ben-Gvir’in eline geçti

The Times of Israel haber sitesine göre, varılan bu anlaşmayla Ben-Gvir, Batı Şeria’da yaşanan olaylara müdahalede ve kaçak yerleşim birimlerinin boşaltılmasında görev alan Sınır Polis birimi üzerinde kontrol sağlayacak.

Ben-Gvir ise Batı Şeria’daki kaçak yerleşim birimlerinin boşaltılmasına karşı çıkan ve Filistinlilere karşı daha sert bir politika izlenmesini isteyen tavrıyla biliniyor.

İşte tam da bu nedenle İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, Twitter hesabından “Ulusal güvenlik mi yoksa güvenlik güçlerinin parçalanarak Ben-Gvir için özel bir ordu kurulması mı?” ifadeleriyle söz konusu anlaşmayı eleştirdi.

Gantz, Ben-Gvir’e Ulusal Güvenlik Bakanlığı verilmesinin 3 tehlikeli boyutu olduğundan bahsetti:

“Yahudiye ve Samiriye’deki (Batı Şeria) sivil yönetimin, Maliye ve Savunma Bakanlıkları arasında paylaştırılması düşüncesi, Batı Şeria’nın ilhakıyla ilgili uluslararası baskıya neden olabilir. Ne güvenlik ne de sahada hiçbir şey elde edemeyiz. Bu da ciddi bir idari ve güvenlik zafiyeti yaratacaktır.”

Anlaşmanın oluşturduğu üç boyutlu tehlike

Gantz, geniş yetkili Ulusal Muhafız Teşkilatı’nın doğuracağı tehlikeli sonuçlarla ilgili, “Ben-Gvir için Batı Şeria’da özel bir ordu kurulması fikri, gücün kullanımını tehdit etmektedir ve gerçek bir güvenlik sorununa yol açacaktır. Son yıllarda operasyonlar, ordunun komutasında ve ordu-polis-İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) arasındaki tam ve yakın koordinasyonla gerçekleştirildi. Gücün bölünmesi fikri, sahada çelişkilere ve ciddi bir güvenlik zafiyetine yol açacaktır ve bundan da Netanyahu sorumludur.” değerlendirmesinde bulundu.

Söz konusu anlaşmanın idari boyutta da tehlike arz ettiğine dikkati çeken Gantz, “Netanyahu ile aşırı sağ arasındaki anlaşmaları ve bakanlıkların parçalara bölünmesi fikrini duyunca 2.5 yıl önce hükümeti kurarken Netanyahu’ya ‘hükümetin hayali bakanlıklardan oluşturulmasının yönetimi zayıflatacağı’ uyarısı yaptığımı hatırladım. Bu nedenle, Mavi-Beyaz İttifakı’na Dijital, Yüksek Öğrenim ya da Su Bakanlığı gibi anlamsız bakanlıkların verilmemesi konusunda ısrar etmiştim. O günlerde bunun yanlış olduğunu düşünüyordum ama bugün bu, gerçek bir tehlike olarak karşımıza çıktı.” ifadelerini kullandı.

Gantz, anlaşmanın tehlike oluşturan üçüncü boyutunun ulusal güvenlik olduğunu belirtti:

“Netanyahu ulusal güvenliğin; devletin güvenlik, ordu, diplomasi, hukuk, ekonomi ve toplum gibi kapasitelerinin toplamı olduğunu biliyor. Tüm bileşenleriyle ulusal güvenliğin sorumlusu tek bir kişidir ve o da ulusal çalışmaların senkronizasyonundan sorumlu olan başbakandır. Netanyahu’nun bu hamlesini, gerçek başbakanın Ben-Gvir olacağının kabulü olarak görebiliriz.”

Turbo ilhak dönemine geçiş

Halihazırda Batı Şeria’daki sivil idare, Savunma Bakanlığı’nın sorumluluğunda. Bu bakanlık, Filistinlilere çalışma izni vermek ve Batı Şeria’nın yüzde 60’ını oluşturan “C” bölgesinde Yahudi ve Filistinliler için inşaat ruhsatı çıkarmak, hastaların Doğu Kudüs, İsrail ve Filistin toprakları dışındaki hastanelere nakledilmesi, seyahat izni ve Filistin topraklarına mal giriş ve çıkışları konusunda Filistin yönetimiyle koordinasyon kurmaktan sorumlu.

Likud ile Yahudi Gücü Partisi arasında varılan anlaşmaya göre Batı Şeria’daki Yahudilerin sorumluluğu Maliye Bakanlığı’na geçmiş olacak ve başına da Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich’in getirilmesi muhtemel gözüküyor. Filistinlilerin işlerinin ise Savunma Bakanlığı’nın tasarrufunda olması öngörülüyor.

İsrailli insan hakları kuruluşu Peace Now (Barış Şimdi) bununla ilgili olarak Twitter hesabından “Ağır ilerleyen ilhak ve Batı Şeria’da kanunların gevşek tutulması politikasından turbo ilhak ve Yahudi yerleşimcilerin terörünün desteklenmesi politikasına geçiş yapıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Yahudi Gücü partisiyle varılan anlaşma Netanyahu’yu zora sokacak

The Times of Israel’in haberinde, Banliyöler, Necef Çölü ve Celile’yi Geliştirme Bakanlığı’na Yitzhak Wasserlauf’un, Yahudi Mirası Bakanlığı’na ise Amichai Eliyahu’nun getirileceği bilgisi yer aldı.

Haberde, yıllık 2 milyar şekel (yaklaşık 584 milyon dolar) bütçe ayrılacak Banliyöler, Necef Çölü ve Celile’yi Geliştirme Bakanlığı’nın, Batı Şeria’daki yeni yerleşim birimlerinin tanziminden sorumlu olacağı ifade edildi.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu (KAN) ise Ben-Gvir’in kazandığı imtiyazların, hükümeti kurmak için Yahudi Gücü’nün yanı sıra Şas, Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Dini Siyonizm partileriyle de müzakare yürüten Netanyahu’nun işini zorlaştıracağı değerlendirmesinde bulundu.

Son yıllarda erken seçim ve koalisyon krizi sarmalına girilen İsrail’de 1 Kasım’da yapılan erken genel seçimlerde eski Başbakan ve muhalefet lideri Binyamin Netanyahu’nun başını çektiği sağ blok 120 sandalyeli Meclis’e 64 milletvekili göndererek açık bir zafer kazanmıştı.

Netanyahu’nun kurması beklenen aşırı sağcı koalisyon hükümetinde Yahudi Gücü lideri Ben-Gvir’in yer alması, hem yeni hükümetin Filistin politikası açısından hem seküler İsrailliler nezdinde endişelere neden oluyor.

Mescid-i Aksa baskınları gibi provokatif eylemleri ile tanınan Ben-Gvir, işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da aşırılık yanlısı Yahudi yerleşimcilerin şiddet eylemlerini teşvik etmesiyle biliniyor.