Mehmet Akarca 1963 yılında Şirvan’da dünyaya geldi. Lise eğitimini ise Karşıyaka Havva Özişbakan Lisesi’nde bitirdi. Üniversite eğitimini ise İzmir 9 Eylül üniversitesinde hukuk fakültesinden 1986 yılında başarı ile mezun oldu. Mesleğine ise İzmir’de hakim adayı olarak göreve başlamış oldu. Mehmet Akarca bu zamana kadar birçok görevde bulundu.
Bu görevler sırasıyla Uşak Ulubey’de, Van’ın Gevaş ilçesinde, Aydın ilinin Sultanhisar hakimliği görevinde bulundu. Sivas ilinde ağır ceza mahkemesi başkanlığında, Kütahya ile ağır ceza mahkemesi ve aynı zamanda Kütahya ağır ceza komisyon başkanlığı ve bununla birlikte Karşıyaka ağır ceza mahkemesi ve komisyon başkanlığı görevlerinde de bulunmuştur. Yargıtay üyeliğine ise 18 Ocak 2010 tarihinde seçilmiş olan Mehmet Akarca Yargıtay büyük genel kurulunca ise 21 Ekim 2013 tarihinde de Yargıtay 14 ceza dairesi başkanlığı görevini seçilmiş durumdadır.
2020 Tarihinde 267 Oy Alarak Yargıtay Başkanı Oldu
Mehmet Akarca tarihler 24 Mart 2020’yi gösterdiğinde yapılmış olan Yargıtay başkanlık seçimlerinde ise toplamda 267 adet oy alarak Yargıtay başkanı olarak seçildi. Mehmet Akarca şu an için evli ve aynı zamanda iki çocuk babasıdır. Aynı zamanda bir iş adamı olan Ethem Sancak’ın da eniştesidir. Bir zamanlar ise bazı sözleriyle gündeme gelen Yargıtay başkanı Mehmet Akarca gündeme oturacak sözlerle gündeme gelmeyi de başarmıştı.
Her Zaman Neyi Savundu!
Yapmış olduğun konuşmada ise mahkemelerin hakimlerin ve savcıların herhangi bir onurlarının zedeleyecek laf ve sözlerden kaçınılması gerektiğinin üzerinde durmuştu. Adaleti bu konuda rahat bırakmaları konusunda uyarıda bulunurken her şeyin düzgün bir şekilde yürüdüğünü ve sistem içerisinde de belirli bir plan çerçevesinde yürüdüklerini ifade etmeye çalıştı.
İtirazın istinafın ve temyizin belirli bir kuralları çerçevesinde sisteminin olduğunu kanun yollarını bulunduğunu olağanüstü itiraz kanun yollarının da mevcut olduğunu yargılamanın tekrardan yenilenmesi durumlarının var olduğunu aynı zamanda bireysel olarak başvuruların anayasa mahkemesi ve Avrupa insan hakları mahkemesine başvuru imkânlarının da bulunduğunun üzerinde durmuştu. Fakat en baştan itibaren bu mahkemeleri baskı altına alma amaçlı bazı tarzlardaki söylemlerden bütün toplumdaki vatandaşların da ayrı bir şekilde kaçınması gerektiğinin üzerinde durdu.