Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

TCMB Başkanı Kavcıoğlu: (Enflasyon) 2023 yıl sonu tahminimizi yüzde 22,3’te sabit tuttuk

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, enflasyon tahminlerinde herhangi bir değişikliğe gitmediklerini belirterek, “2023 yıl sonu tahminimizi yüzde 22,3, 2024 yıl sonu tahminimizi de yüzde 8,8’de sabit tuttuk.” dedi.

Bu haberin fotoğrafı yok

Kavcıoğlu, yılın ilk enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, orta vadeli tahminler üretilirken başlangıç noktası olarak iktisadi görünümü esas aldıklarını söyledi.

İthalat ve gıda fiyatları, küresel büyüme gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ifade eden Kavcıoğlu, “Küresel ekonomiye yönelik açıklanan veriler son dönemde iyileşme gösterse de küresel büyüme tahminleri, bir önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellenmiştir. Küresel talebe ilişkin beklentilerle birlikte gerileyen emtia fiyatlarına karşın jeopolitik risklere bağlı olarak petrol fiyatlarını, 2023 yıl sonu için sınırlı bir miktarda yukarı yönlü güncelledik. Bununla birlikte ortalama petrol fiyatı varsayımlarımızda 2023 yılında bir önceki yıla göre düşüş öngörmeye devam ediyoruz. İthalat fiyatlarında küresel talep görünümüyle uyumlu olarak 2023 yılı için aşağı yönlü beklentimiz devam etmektedir. 2024 yılında ise küresel iktisadi faaliyetle uyumlu olarak sınırlı bir oranda artış bekliyoruz.” diye konuştu.

Gıda fiyatlarının 2023’te geçmiş tahminlerle uyumlu olarak yüzde 22, 2024 yılında ise yüzde 11,5 artacağını varsaydıklarını belirten Kavcıoğlu, tahminler üretilirken makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle, enflasyonu düşürmeye odaklı ve liralaşma adımları kapsamında koordineli şekilde belirlendiği bir görünümü esas aldıklarını dile getirdi.

Enflasyon tahminleri

Kavcıoğlu, enflasyon tahminlerine ilişkin de şu bilgiyi verdi:

“Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları, önceki raporda açıkladığımız tahminlerimizle uyumlu olarak 2023 yılı sonunda yüzde 22,3, 2024 yılı sonunda yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Gerek enflasyon gerekse tahminlerimize ilişkin varsayımlarımız bir önceki raporda sunulan öngörülerimizle uyumlu olarak gerçekleşmiştir. Enflasyon, bir önceki tahmin orta noktasının yaklaşık bir puan altında gerçekleşirken dışsal değişkenlere yönelik tahminlerimizde de çok önemli bir farklılaşma olmamıştır. Dolayısıyla tahminlerimizde herhangi bir değişikliğe gitmeyerek 2023 yıl sonu tahminimizi yüzde 22,3, 2024 yıl sonu tahminimizi de yüzde 8,8’de sabit tuttuk. 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde ifade ettiğimiz gibi enflasyon tahminlerimizi bir ara hedef olarak değerlendiriyoruz. Liralaşma Stratejimizin tüm araçlarını tahminlerimizle uyumlu bir enflasyon patikasını desteklemek için kullanmaya devam edeceğiz. Fiyatlama davranışlarında ve enflasyon beklentilerinde gözlenen iyileşmenin, politikalarımız çerçevesinde aldığımız kararların belirginleşen katkısıyla birlikte önceki enflasyon tahminlerimizle uyumlu olarak önümüzdeki dönemde de devam edeceğini öngörüyoruz.”

Enflasyonun ana eğilimiyle beklentilerde gözlenen ve devam edeceği öngörülen iyileşmenin 2023 yılı tahminleri üzerinde 1,4 puan aşağı yönlü etkisi olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, “Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları ve birim iş gücü maliyetleri varsayımlarındaki güncellemeler, 2023 yılı enflasyon tahminlerini sırasıyla 0,1 puan ve 1,5 puan yükseltti. Yönetilen-yönlendirilen fiyatlardaki doğal gaz ve elektrik fiyatları kaynaklı güncellemeler, 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 0,2 puan kadar aşağı çekti.” ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, 2022’de yaşanan Rusya-Ukrayna Savaşı ile enerji ve emtia fiyatlarının olağanüstü yüksek düzeylere ulaştığını söyledi.

Bunun sonucunda, OECD üyesi ülkelerde enerji harcamalarının milli gelire oranının, tarihi ortalama olan yüzde 11,5’ten, OPEC krizinden bu yana kaydedilen en yüksek seviye olan yüzde 18’e çıktığını ifade eden Kavcıoğlu, enerji fiyatlarındaki bu olumsuz gelişmenin yansımalarının, en büyük ticari ortakları olan Avrupa Birliği’nde (AB) enerji ve dış ticaret dengesinde gerçekleşen rekor düzeydeki açıktan da izlendiğini dile getirdi.

Kavcıoğlu, enerji fiyatları üzerindeki büyük şokun, 2022’de, başta enflasyon olmak üzere, tüm ekonomik göstergeleri etkileyen bir boyut kazandığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:

“Son dönemde başta Avrupa doğal gaz fiyatları olmak üzere enerji fiyatlarında önemli gerilemelerle birlikte normalleşme eğilimi görülmeye başlanmıştır. 2022’de, küresel enflasyon, enerji maliyetlerindeki büyük artış kaynaklı yükselmiş olmakla birlikte, son dönemde, enerji ve emtia fiyatlarında gerçekleşen azalış, Çin’in pandemi politikasındaki değişiklikle, tedarik süresinde gözlenen iyileşmeler ve enerji fiyatlarında uygulanan destekler, tüketici fiyatları enflasyonunu olumlu yönde etkilemiştir. Enflasyonun yükselişinde önemli rol oynayan unsurların hafiflemesi sonucunda, 2023’e ilişkin enflasyon beklentileri, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede aşağı yönlü güncellenmeye başlanmıştır.”

Küresel ekonomik görünümde ikinci çeyrekte başlayan yavaşlama eğiliminin yılın son çeyreğinde daha da belirginleştiğini belirten Kavcıoğlu, büyüme oranlarının, öncü göstergelere göre toparlanma eğilimi gösterdiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, geçen yıl iktisadi faaliyete ilişkin açıklanan verilerin, öngörülenden daha olumlu gerçekleştiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Küresel finansal koşullar ve jeopolitik risklerin etkisiyle 2023’e ilişkin büyüme tahminleri, önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte bir miktar aşağı yönlü güncellenmekle birlikte, kasımdan bu yana birçok ülkede yukarı yönlü güncellenmektedir. Bu görünüm çerçevesinde, derin bir resesyon ihtimalinin oldukça azaldığı değerlendirilmektedir. Küresel arz şoklarına ve Rusya-Ukrayna Savaşı’na rağmen Türkiye ekonomisi sürdürülebilir düzeyde ve kesintisiz olarak büyümeye devam etmiştir. Türkiye ekonomisi, 2019’un son çeyreğinden bu yana gösterdiği büyüme performansıyla G20 ülkeleri arasında birinci, OECD ülkeleri arasında ise ikinci sırada yer almıştır.”

Türkiye’nin küresel ekonomi içerisindeki payının, satın alma gücü paritesine göre hesaplanan milli gelir bazında, yıllar itibarıyla ikiye katlanarak yüzde 2’ye ulaştığını belirten Kavcıoğlu, söz konusu artışın, 2000’de dünya sıralamasında 18. sırada bulunan Türkiye’nin, 2022 itibarıyla 11. sıraya çıkmasını sağladığını söyledi.

Kavcıoğlu, aynı dönemde, ihracat payının da yüzde 0,43’ten yüzde 1,02’ye ulaşarak, iki katından fazla artmasının, büyümenin sağlam temeller üzerinde gerçekleştiğini gösterdiğini ifade etti.

“Yatırımların gerçekleşmesinde yurt içi finansal koşullar kritik rol oynadı”

Kovid-19 salgını sonrasında hızla normalleşen Türkiye ekonomisinin, geçen yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 7,5 ve 7,7 büyüyerek güçlü bir performans sergilediğini hatırlatan Kavcıoğlu, yılın üçüncü çeyreğinde zayıflayan dış talep görünümünün etkisiyle, büyümenin sınırlı olarak ivme kaybettiğini, ekonominin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,2 büyüdüğünü anlattı.

Kavcıoğlu, 2022 boyunca büyümenin, sürdürülebilirlik açısından sağlıklı bir yapı sergilediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Ekonomimizin üretim kapasitesi ihracat öncülüğünde artarken, yatırımlar, tüm küresel olumsuz koşullara rağmen kesintisiz devam etmiştir. Net ihracat yıllık büyümeye, son 7 çeyrek boyunca aralıksız katkı sağlamış ve makine-teçhizat yatırımları ise üçüncü çeyrekte yıllık bazda, yüzde 14,3 yükselerek yıllık büyümeye olan katkısını 12. çeyreğe taşımıştır. Yılın ilk 3 çeyreğinde, net ihracat ve makine-teçhizat yatırımlarındaki artışın katkıları, ortalama yıllık büyüme oranının üçte ikisini oluşturmuştur. Küresel ölçekte borçlanma maliyetlerinin arttığı, finansal koşulların sıkılaştığı ve risk iştahının azaldığı bir ortamda söz konusu yatırımların gerçekleşmesinde, yurt içi finansal koşullar kritik bir rol oynamıştır. Ticari kredilerin üretim ve yatırımlara yönelik kullandırılması desteklenmiştir.”

Yılın ilk yarısındaki artıştan sonra 3. çeyrekte, sanayi üretiminde dış talepteki yavaşlamanın etkilerinin, sınırlı da olsa hissedildiğini belirten Kavcıoğlu, 4. çeyrekte sanayi üretiminin toparlandığını ve özellikle ihracat yoğunluğu yüksek sektörlerde rekor düzeylere çıktığını bildirdi.

Kavcıoğlu, 2022’de, sanayi üretiminin yapısında, teknolojik üretim kapasitesi açısından da önemli bir gelişme yaşandığına dikkati çekerek, yüksek teknoloji yoğunluklu sanayi üretiminin, kasım itibarıyla yıllık bazda yüzde 49,7 arttığını dile getirdi.

Teknoloji yoğun sektörlerdeki bu eğilimin, hedefli kredi ve sanayi politikalarıyla devam edeceğini öngördüklerini vurgulayan Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Verimlilik artışlarına hız kazandıracak bu gelişmeler, cari fazla kapasitemizi iki kanaldan güçlendirecektir. Birincisi, teknoloji sektörlerindeki ivmelenme ihracat birim değerini artırarak cari fazla kapasitesini doğrudan büyütecektir. İkincisi, ihracatımızın küresel talep döngülerinden daha az etkilenmesini ve dolayısıyla dış satış performansının sürekliliğini sağlayacaktır. Küresel talepteki yavaşlamanın etkileri, imalat sanayi kapasite kullanım oranlarında da gözlenmiştir. Bazı firmalar için kapasite kullanımının yüksekliği, yatırım iştahının da yüksek seviyelerde kalmasına katkıda bulunmaktadır.”

“İş gücüne katılım oranı artıyor”

Kavcıoğlu, iktisadi faaliyette dış talep kaynaklı ivme kaybına rağmen öngörüldüğü şekilde, aldıkları tedbirlerin de etkisiyle, iş gücü piyasasının sağlıklı gelişimini sürdürdüğünü belirterek, şu bilgileri paylaştı:

“Kasımda mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak, iş gücü 35,2 milyon kişiye ulaşırken, işsizlik oranı yüzde 10,2 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kasım itibarıyla istihdam bir önceki rapor dönemine göre yaklaşık 500 bin, 2022’nin 11 ayında ise 1,6 milyon kişi artarak 31,6 milyon kişi olmuştur. Aynı dönemde, iş gücüne katılım oranı da yükselmiş ve yüzde 54,1’e ulaşarak, pandemi öncesi dönemde gözlenen tarihi yüksek seviyeleri aşmıştır. Sektörler itibarıyla incelendiğinde, 2022’nin 3. çeyreğinde istihdam edilen kişi sayısı, pandemi dönemine kıyasla hizmetler sektöründe yüzde 21,4 büyümeyle, 3,1 milyon ve sanayi sektöründe yüzde 25 büyümeyle 1,3 milyon olmak üzere toplamda 4,9 milyon kişi artmıştır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında pandemi öncesinden bu yana istihdamını, hem kişi sayısı hem de büyüme oranı açısından, en fazla artıran ülkelerden biri olmuştur.”

Geçen yıl hizmet sektörünün büyümesi ve istihdamını güçlü şekilde destekleyen turizmin cari dengeye de güçlü bir katkı sağladığının altını çizen Kavcıoğlu, “Yıl boyunca yukarı yönlü eğilim izleyen seyahat gelirleri, özellikle yaz aylarına doğru hızlanarak, pandemi öncesine göre yüzde 22 artışla kasım itibarıyla 39,9 milyar dolara ulaşmıştır. Ziyaretçi başına harcama tutarlarında gözlenen artış ve turizm faaliyetlerinin yıl geneline yayılması turizm katma değerinin gelişimi için önemli bir eşiğin aşılmakta olduğuna işaret etmektedir.” dedi.

Kavcıoğlu, 2022’de büyümenin temel sürükleyicilerinden olan ihracatın, yılın ilk yarısında Rusya-Ukrayna Savaşı, 2. yarısında ise küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya ve avro-dolar paritesinin olumsuz etkisine rağmen sağlam ekonomik temeller üzerindeki güçlü seyrine devam ettiğini anlattı.

İhracatın, 2021’de 225 milyar dolara çıktığını hatırlatan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“2022’nin 11 ayında 231 milyar doları aşarken, geçici verilere göre yıl genelinde 254,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Böylece, ihracatımız, geçtiğimiz yıl gösterilen başarılı performansın ardından, bu yıl daha da büyük bir ivmeyle, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 2022’de, küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki olağanüstü yükselişle enerji ithalatımızın milli gelir içerisindeki payı yüzde 3,8’den, tarihi rekor niteliğindeki, yüzde 11 düzeyine çıkmıştır. Yılın ikinci yarısında altın ithalatı da önemli oranda artmış ve altın dış ticareti 2022 cari dengesine, kasım itibarıyla 16,8 milyar dolar negatif katkı yapmıştır. Bu gelişmelerle 2022 cari açığımız yükselmiştir. Öte yandan, son dönemde enerji fiyatları ve paritedeki gelişmelerin cari açığı olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir. Enerji ithalatı fiyatlarında, 2021’e kıyasla, yüzde 100’ün üzerinde bir artış gerçekleşirken, ithalat miktarı doğal gaz kaynaklı olarak gerilemiştir. Dolayısıyla, enerji ithalatımızda 50 milyar dolara yaklaşan artışın tamamı uluslararası fiyatlardan kaynaklanmakta ve bu etki cari açığımızdan daha yüksek bir rakama işaret etmektedir. Başka bir deyişle, enerji fiyat gelişmeleri dışlandığında ekonomimiz 2022’de cari fazla vermiştir. Bu doğrultuda, uluslararası fiyatlardaki çevrimsel etkiler dışlanarak hesaplanan yapısal cari fazlada, yıl genelinde artış gözlenmiştir. Bu durum, ihracatın cari fazla kapasitesine kalıcı katkı vermekte olduğuna işaret etmektedir. Yapısal cari denge kazanımlarının sürdürülebilirliği, sıkça vurguladığımız gibi, kalıcı fiyat istikrarı için kritik önem taşımaktadır.”

“Enflasyondaki yavaşlama beklentilere de yansımıştır”

Kavcıoğlu, 2022’nin ilk yarısında, jeopolitik gelişmelere bağlı olarak yükselen tüketici fiyatları enflasyonunun, takip eden aylarda küresel arz şoklarının etkilerini büyük ölçüde yitirmesiyle yavaşladığını ve kasım-aralık döneminde belirgin olarak ivme kaybettiğini dile getirdi.

Yılın son çeyreğinde, yıllık enflasyon 19,2 puan azalarak aralık ayında yüzde 64,3’e gerilediğini ve ekim ayında tanıtımı yapılan enflasyon raporunda öngördükleri patikada seyrederek, tahminlerinin orta noktasının yaklaşık bir puan altında gerçekleştiğini belirten Kavcıoğlu, enflasyondaki yavaşlamanın, çekirdek enflasyon göstergeleriyle de desteklendiğini söyledi.

Kavcıoğlu, B ve C endeksi enflasyon oranlarının da manşet enflasyonla uyumlu olarak son aylarda önemli ölçüde gerilediğine dikkati çekerek, enflasyonun ana eğilimine yönelik göstergelerinin, enflasyondaki belirgin yavaşlamayı teyit ettiğini vurguladı.

Fiyatı artan kalemlerin fiyatı azalan kalemlere oranına ilişkin bilgi sunan yayılım endeksinin, özellikle 3. çeyrekten itibaren enflasyonda gerçekleşen hız kaybını doğruladığını anlatan Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“Aylık enflasyon oranları da öngörülerimizle uyumlu olarak kademeli bir şekilde tarihsel ortalamalarına yakınsamaktadır. Enflasyondaki yavaşlama beklentilere de yansımıştır. 12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentileri eylülden bu yana gerileyerek sırasıyla 11,6 ve 7,2 puan azalmıştır. 2021’in son çeyreğinden itibaren yükselen ve jeopolitik gelişmelerle ivmelenen Türk lirası cinsinden ithalat birim değer endeksi, 2022’nin son çeyreğinde gerilemiştir. Bu gelişmede uluslararası fiyatlarda süregelen normalleşme eğilimi ve politikalarımızın etkinliğiyle döviz kurlarının istikrar kazanması önemli rol oynamıştır. Yıl boyunca toparlanma eğiliminde olan yurt içi tedarik süresi eylülden itibaren belirgin olarak iyileşmiştir. Özellikle ekimden itibaren tarihsel açıdan iyi olarak kabul edilebilecek bir düzeye ulaşmıştır. Üretici fiyat artışları 2022 boyunca kademeli olarak azalmıştır. Bu olumlu görünüm yıllık bazdaki artış oranlarına da yansımış ve ekimden itibaren üretici fiyatları yıllık artış oranı sert bir düşüş göstermiştir. Aralıkta ise üretici fiyatları genel seviyesinde 37 aydan sonra ilk defa azalış gerçekleşmiştir. 12 aylık üretici fiyatları enflasyonu beklentisi de ocakta 14,2 puanlık düşüş kaydetmiştir.”

Kavcıoğlu, “Önümüzdeki dönemde, enflasyondaki düşüşle birlikte fiyatlama davranışlarının da ekonomik temellerle uyumlu hale geldiğini göreceğiz. 2023’te enflasyonun tahminlerimizle uyumlu seviyelerde gerçekleşmesi için tüm politikalarımızı kararlılıkla uygulayacağız.” diye konuştu.

“Ticari kredilerde KOBİ’lerin ağırlığı arttı”

Kavcıoğlu, geçen aylarda, küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin arttığı ve jeopolitik risklerin sürekli tırmandığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların destekleyici olması gerektiğini söyledi.

Politika çerçevelerinde, özellikle finansman maliyeti kanalıyla, ticari kredi faizlerinin arz ve cari fazla kapasitesini güçlendirici rolünün önemine işaret eden Kavcıoğlu, bu nedenle, ağustos-kasım döneminde politika faizini toplamda 500 baz puan indirerek yüzde 9 seviyesine getirdiklerini hatırlattı.

Kavcıoğlu, parasal aktarımın güçlenmesi için bütüncül bir anlayışla uyguladıkları politikaların etkili olmaya devam ettiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“TL ticari kredi faizleri temmuzdan itibaren politika faizimizle uyumlu olarak 18,5 puan civarında gerilemiştir. Türk lirası cinsi menkul kıymet faizleri de haziran ayından bu yana tüm vadelerde politika faizine yakınsayarak yaklaşık 16 puan azalmıştır. 2022’de TL ticari kredi kullanımı güçlü bir gelişim göstermiş ve 2021 kullanım tutarının yaklaşık 5,5 katı düzeyinde gerçekleşmiştir. Ayrıca, 2022’de ticari kredilerde, önceki yılların aksine, KOBİ’lerin ağırlığı artmış ve KOBİ’lere 2021 tutarının 7 katına yakın miktarda kredi kullanımı sağlanmıştır. Kalıcı cari fazla verebilmemiz için uluslararası fiyatlarda normalleşmenin sürmesi ve gerileyen dış talebe rağmen ihracat kapasitemizi geliştirmemiz gerekiyor. Ülkemiz, dış dengesini sürekli bir fazlayla sağladıktan sonra döviz piyasalarındaki arz-talep dengesi kalıcı bir istikrara kavuşacaktır. Bunu fiyat istikrarının sağlanması için bir ön koşul olarak görüyoruz. Bu kritik dönüşüm sürecinde, bir taraftan finansman maliyeti kanalıyla, Bankamızın hedefli kredi politikalarıyla ve finansal sektörün tüm unsurlarıyla yatırım ortamını desteklemeye devam ediyoruz. Diğer taraftan da uygulamalarımız sağlanan kaynakların aşırı ithalat ve doğrudan döviz talebine dönüşmemesini hedeflemektedir. Kalıcı fiyat istikrarı açısından kredilerin arz ve talep arasındaki dengeye katkı sunması gerekmektedir. Finansal koşullar destekleyici olmazsa üretim kapasitemizi kalıcı cari fazlaya ulaştırmamız, mevcut küresel koşullarda mümkün değildir. Öte yandan, kaynakların verimli dağılımı enflasyondaki düşüş sürecinin ve öngörülebilirliğin desteklenmesi açısından önemlidir. Dolayısıyla, hedefli ve selektif kredi anlayışını titizlikle takip etmemiz, uyguladığımız politikaların sürdürülebilirliği için elzemdir.”

Kavcıoğlu, 2022’de bankacılık sektörünün mevduat yapısındaki liralaşmanın, alınan önlemlerle güçlenerek devam ettiğini söyledi.

Türk lirası mevduat oranının 2022 Ocak ayındaki yüzde 35,6 seviyesinden, yıl sonu itibarıyla yüzde 55,1 seviyesine ulaştığını dile getiren Kavcıoğlu, “Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde de belirttiğimiz gibi, bu yıl için mevduatta liralaşma hedefimiz yılın ilk yarısı için yüzde 60’tır.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, rezerv kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik etkin politikalarla geçen yıl önemli kazanımlar sağlandığını belirterek, Bankanın uluslararası rezervlerinin yüzde 16 arttığını bildirdi.

Geçen yıl içerisinde tüm politika araçlarını gözden geçirerek Türkiye’nin ihtiyaç ve koşullarına en uygun para politikası çerçevesini, kademeli olarak oluşturduklarını vurgulayan Kavcıoğlu, “Bu doğrultuda geliştirdiğimiz, Liralaşma Stratejisi kapsamında, politika faizimizle birlikte, likidite, teminat, zorunlu karşılık ve uluslararası rezervlerin yönetimine ilişkin araçlarımızı, bütüncül bir anlayışla en etkin şekilde kullandık.” ifadesini kullandı.

Kavcıoğlu, enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis etmek amacıyla, üretimi ve yatırımları destekleyici, cari fazla kapasitesini artırıcı politikalar uyguladıklarını anlattı.

Buna ek olarak, para politikası uygulamalarını liralaşma odaklı bir şekilde tasarlayarak, fiyat istikrarını bozan ve ekonomiyi dışsal şoklara açık hale getiren yapısal unsurlarla da mücadele ettiklerine dikkati çeken Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

“Kalıcı fiyat istikrarını hedefleyen Liralaşma Stratejimizin başarıya ulaşması için güçlü ve kararlı adımlar atıyoruz. Uygulamakta olduğumuz para politikamızın önemli bir ayağını oluşturan hedefli kredi anlayışı, finansman maliyetlerinin kalıcı olarak azaltılması ve kredilerin ekonominin üretim potansiyelini en verimli yönde artıracak şekilde kullanılmasını esas almaktadır. Bu kapsamda, Türk lirası kredilerde, firma ve özellikle KOBİ’ler lehine giderek artan bir kredi hacmi oluşmasını sağladık.”

Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisi çerçevesinde hanehalkı, firma ve bankacılık kesiminin varlık ve yükümlülüklerinde Türk lirası cinsinden kalemlerin payının kademeli bir şekilde artırılmasını ve finansal sistemin Türk lirası ağırlıklı bir yapıya kavuşmasını desteklediklerini söyledi.

“Türk lirasına olan talebi artırdık”

Uyguladıkları politikaların etkinliği sayesinde kısa sürede önemli bir eşiği aşarak Türk lirası varlıklara ve Türk lirasına olan talebi artırdıklarını belirten Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Küresel gündemde önemli bir yer tutan iklim değişikliği konularını da ekonomi ve finansal sisteme olan yansımalarından dolayı yakından takip ediyoruz. Merkez Bankası olarak, ülkemizin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi ve Yeşil Kalkınma vizyonuna kendi görev ve sorumluluklarımız çerçevesinde katkıda bulunmak amacıyla iklim değişikliğine yönelik ulusal ve uluslararası çalışmalara aktif olarak katılım sağlıyoruz.”

Kavcıoğlu, gelecek dönemde de iklim değişikliğinin ekonomik ve finansal sisteme etkilerinin takibine ve bu konuda ulusal ve uluslararası paydaşlarla işbirliğine devam edeceklerini dile getirdi.

“Liralaşma Stratejimizi daha da güçlendirerek kararlılıkla uygulayacağız”

Geleceğin merkez bankacılığı ve ödeme sistemlerine yönelik olarak da önemli teknolojik yatırımlar yaptıklarını ifade eden Kavcıoğlu, “Ödeme sistemleri ve finansal teknolojiler alanındaki yenilikçi girişimlerimizi ileriye taşıyacağız ve Dijital Türk Lirası İşbirliği Platformu’nu büyüterek, geniş katılımlı pilot testleri gerçekleştireceğimiz ileri safhalara geçeceğiz.” dedi.

Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisini inşa ettiklerini ve bunun para politikası uygulamalarında olumlu sonuçlarını almaya başladıklarını anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:

“Cumhuriyet’imizin 100. yılını gururla kutlayacağımız 2023 yılında, temel amacımız olan fiyat istikrarını sağlama ve sürdürmeye yönelik olarak, sahip olduğumuz tüm araçları en etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Kalıcı fiyat istikrarını destekleyici bir unsur olarak finansal istikrarı gözetmeyi sürdüreceğiz. Bütünleşik politika çerçevemizin temelini oluşturan Liralaşma Stratejimizi daha da güçlendirerek kararlılıkla uygulayacağız.”

Büyümenin sürdürülebilir bileşenleri olan yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı desteklemek amacıyla hedefli kredi uygulamalarını geliştirmeye devam edeceklerini bildiren Kavcıoğlu, “Bu kapsamda, kredi gelişmelerinin finansal istikrarı gözeten bir yapıda, dengeli ve istikrarlı olmasını sağlarken, kredilerin büyüme hızı ve kompozisyonunun fiyat istikrarını destekleyici yönde ve öngörülen enflasyon patikasıyla uyumlu olmasını temin edeceğiz. Likidite ve teminat politikalarımızı da bu hedeflerimiz doğrultusunda kararlılıkla kullanacağız.” diye konuştu.

“Enflasyondaki düşüşün, öngörülerimizle uyumlu şekilde devamını sağlayacağız”

Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisi çerçevesinde uygulayacakları politikaları, bankacılık sisteminde Türk lirasının ağırlığının kalıcı olarak artırılması amacıyla güçlendirmeye devam edeceklerini kaydetti.

Liralaşma odaklı olarak fonlamanın kompozisyonunu para takasının ağırlığının azalacağı bir çerçevede geliştirecekleri bilgisi veren Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Rezerv yönetiminde oluşturduğumuz kaynak çeşitliliğini devam ettirerek uluslararası rezervlerimizdeki artışı sürdüreceğiz ve Türk lirasının istikrarını destekleyeceğiz.

Kalıcı fiyat istikrarı için cari fazla verdiğimiz ve liralaşmayı sağladığımız bir dengeyi tesis etmemiz gerekiyor. Bunu, ancak, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat ile gerçekleştirebiliriz. Finansal koşulların bu amaçlar için yeterince destekleyici olmasını önemli görüyoruz. Hedefli kredi ve likidite adımlarımız, liralaşma adımlarımız, çeşitlendirilmiş rezerv kaynağı yönetimi uygulamalarımız, ifade ettiğim bu hedefe giden yolda sürdürülebilirliği sağlıyor.”

Kavcıoğlu, küresel enerji fiyatlarının gerilediği, maliyet şoklarının tamamen yansıtıldığı, döviz kurlarında öngörülebilirliğin arttığı, şirketlerin karlılık performanslarının geliştiği ve finansman koşulları açısından da desteklendiği bir ortamda, yüksek fiyat artışlarının devamı için bir zemin kalmadığını vurgulayarak, “Tüm ekonomi politikalarının ve paydaşlarımızın koordinasyonuyla enflasyondaki düşüşün, öngörülerimizle uyumlu şekilde devamını sağlayacağız.” diye konuştu.

Sürekli geliştirerek güçlü bir politika çerçevesi haline getirdikleri Liralaşma Stratejisi’nin uygulanması konusunda kararlı olduklarının altını çizen Kavcıoğlu, “Enflasyonun, tahminlerimiz doğrultusunda, 2023 yılı sonunda yüzde 20 seviyelerine ve 2024 yılı sonunda ise yüzde 10’un altına inmesiyle fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis etme hedefimizi gerçekleştireceğiz.” dedi

Kavcıoğlu, basın açıklamasının sonunda tüm İslam aleminin Regaip Kandili’ni tebrik etti.

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, soruları yanıtladı

Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlenen yılın ilk Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı’nın ardından ekonomistlerin ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Dijital Türk lirası ile ilgili önemli bir çalışma sürdürdüklerini ifade eden Kavcıoğlu, “Kapalı devre içinde ilk kullanımını yaptık. Dijital Türk lirasının ilk pilot uygulamasını yılın ilk çeyreğinin sonu gibi denemeyi düşünüyoruz. Daha sonra test aşamasının ne kadar süreceği ve başarısına göre gerekli kanun değişiklikleri, ne zaman geçileceği belirlenecek. Bu çok zor bir süreç. Dünyada bunun uygulaması yok, pilot uygulamasına geçmiş bir iki ülke var, onlar da pilot süreci devam ettiriyorlar. Biz bu süreci en hızlı ve başarılı bir şekilde yürüten merkez bankalarının başında geliyoruz. Umarım pilot aşamasını da en doğru şekilde yönetir ve ilk dijital parayı kullanan ülkelerin başında oluruz.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, TCMB’nin, firmaların yurt dışı kaynaklı dövizlerinin TL’ye dönüşümüne getirdiği desteği, sektörlerden gelen talep üzerine hayata geçirdiklerini ifade ederek, yurt dışına hizmet veren sektörlerin ya da yurt içinde olup yurt dışından gelen turistlere hizmet veren turizm gibi tüm sektörlerin bu desteklere dahil olduğunu söyledi.

Söz konusu düzenlemenin yurt dışından paraların daha hızlı bir şekilde gelmesi noktasında bir teşvik olduğunu dile getiren Kavcıoğlu, “Oradan gelecek önemli bir tutar bekliyoruz. Türkiye’nin turizm, hizmet ve diğer sektörlerin desteklenmesine önemli bir katkı yapacağını öngörüyoruz. Sektörlerin talepleri bu yöndeydi, biz de taleplerine karşılık verdik. Sektörlerin de buna nasıl cevap vereceklerini süreç içinde izleyerek göreceğiz.” ifadelerini kullandı.

“Bu yıl enerjiye yaklaşık 25 milyar dolar daha düşük ödeme yapmamız söz konusu”

Kavcıoğlu, henüz ruble ile enerji ödemesinin olmadığını, konuşulmaya devam edildiğini belirterek, Türkiye’nin 2022 yılında ithal ettiği enerjinin parasını ödediğini, borcunun olmadığını bildirdi. Türkiye’nin 2022 yılında bir önceki yıla kıyasla sadece enerjide 50 milyar dolar civarında fazla ödeme yaptığını belirten Kavcıoğlu, “Şu anda bir sıkıntı yok. Bu yıl itibarıyla aynı miktarda enerjiye yaklaşık 25 milyar dolar daha düşük ödeme yapmamız söz konusu. Bu neredeyse bizim cari açığımıza denk gelecek bir rakam. Bu şekilde devam ederse bu rakamın ödemeler dengesine çok önemli bir katkı yapacağını rahatlıkla söyleyebilirim.” diye konuştu.

Enflasyon tahminlerini olabilecek tüm riskleri dikkate alarak belirlediklerini söyleyen Kavcıoğlu, “Hemen hemen tüm riskler bu enflasyon tahminlerimiz içinde var. Kendi yerli doğal gazımız mart ayında bekleniyor. Muhakkak daha olumlu katkı yapacaktır. Fiyatların yukarı gitmesi noktasında da geçen seneki süreci yaşamış oluruz ki onun için de hazırlığımız var. Merkez Bankamızın rezervleri hazırlıklı.” dedi.

Kavcıoğlu, gıda enflasyonunda kuraklık riskine dair de şimdiden bunu tahmin ederek konuşmanın çok doğru olmadığını belirterek, “Şubat sonrası için dua ediyoruz, temenni ediyoruz. Ülkemiz ve dünya için iklim şartları önemli ama ülkemizdeki gelişmeler ve tahminler şubattan sonra özellikle yağmurların daha fazla yağarak kuraklık noktasındaki olumsuz beklentileri olumlu olarak değiştireceğini düşünüyorum. Kuraklığı şahsen çok beklemiyorum.” ifadelerini kullandı.

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, seçimin enflasyona etkisine ilişkin de “Seçim dönemi bizim fiyatlamalarımızın, beklentilerimizin içinde. Çok olumsuz, fiyatlara farklı yansıyacak bir durum öngörmüyoruz. Türkiye bugüne kadar çok seçim geçirdi, bir tane daha geçirir, fiyatları çok etkileyecek bir gelişme olacağını tahmin etmiyorum.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, kaynakların hedefli ve selektif kredi kanallarına daha doğru yönelmesini sağlamaya çalıştıklarını vurgulayarak, bunun da GSYH’ye olumlu katkı sağlayacağını, hem liralaşma hem de enflasyonla mücadeleye katkı yapacağını anlattı. Yatırımda, KOBİ’lerde, tarım sektörlerinde hiçbir makro ihtiyati tedbir olmadığını, aralık ayının en fazla kredi kullanımında artışın gerçekleştiği ay olduğunu söyleyen Kavcıoğlu, kredi kullanımında şu an itibarıyla bir sıkıntı olmadığının altını çizdi.

“Gerekli adımları atmaktan çekinmeyiz”

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, faiz politikasına ilişkin olarak da Para Politikası Kurulu metinlerinde yaklaşımlarını ifade ettiklerini hatırlatarak şunları kaydetti:

“2023 yılındaki gelişmelere de arkadaşlar çalışıyorlar. Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında Türkiye’nin üretimini, yatırımını, ihracatını, istihdamını destekleyecek şekilde, cari fazla vermemizin önündeki engelleri kaldırarak daha fazla üretim yapacak sektörleri destekleme noktasında, finansmanın daha ucuz maliyette erişilebilmesi noktasında para politikası çerçevemizi oluşturuyoruz. Bu gelişmelere göre ileriki dönemlerde de gerekli adımları Merkez Bankası olarak atmaktan çekinmeyiz.”

Liralaşmayı çok önemsediklerini vurgulayan Kavcıoğlu, swapların süre içinde azaltılması ve Merkez Bankası para politikasının buna göre şekillendirilmesi noktasındaki hedeflerini çok net bir şekilde ifade ettiklerini söyledi.

Şahap Kavcıoğlu, KKM uygulamasına yönelik soru üzerine, “Kur korumayla ilgili tarafta gayet iyi bir gidişat var. Liralaşmaya çok önemli katkı veren bir alan, oradaki gelişmeden, gidişattan memnunuz. Dün akşam aldığımız kararların da buna olumlu tarafta katkı yapacağını düşünüyoruz.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, “Liralaşma stratejisiyle beraber kendi mecrasında yolunu bulacaktır, gidişat da onu gösteriyor. Bu anlamdaki öngörülerimizde bir değişiklik, yanılma söz konusu değil, gayet iyi gidiyor. Liralaşma stratejisi içinde hem bankaların kaynak yaratması hem rezervlerimizin artması noktasındaki işlevi önemli şekilde artarak devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

“Sudi Arabistan’dan Merkez Bankasına 5 milyar dolarlık mevduat yatırılmasıyla ilgili gelişme olup olmadığı” sorusuna karşılık Kavcıoğlu, çeşitli ülkelerle bu anlamda görüşmeler yaptıklarını, ancak herhangi bir gelişme olmadığını bildirdi. Kavcıoğlu, bankalarla olan ilişkilerini basınla paylaşmadıkları ifade etti.

“Büyük firmalara kredi gitmiyor algısı doğru değil”

Kavcıoğlu, büyük ölçekli ve KOBİ düzeyindeki firmalara kredi kullandırılmasına yönelik soruya yanıt verirken, büyük firmalara destek verilmemesinin söz konusu olmadığını ancak “ekonominin bel kemiği” olan KOBİ’lerin daha fazla desteklendiğini söyledi. “Oradan alıp bir yere bir şey vermiyoruz.” diyen Kavcıoğlu, “Yatırım yapılması noktasında hiçbir firma, ne boyutta olursa olsun hiçbir makro ihtiyati tedbire tabi değil.” değerlendirmesinde bulundu.

50-100 firma tarafından kullanılan kredileri 6 bin şirketin kullanabildiği bir noktaya getirdiklerini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“Büyük firmalara kredi gitmiyor algısı doğru değil. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı kredilerin 2-3 kat arttığını söylüyor ama Oda başkanımız krediye ulaşamadıklarını söylüyor. Buradaki sıkıntıyı iyi görmek lazım. Kredilerin doğru şekilde hedefli ve selektif kullandırılması noktasında çaba sarf etmemiz lazım. Hatamız varsa da düzeltiriz. Şikayetler geliyor, firmalarımızdan ulaşamayanlar, kullanamayanlar var. Bunları da takip ediyoruz. Bizim için üretim, yatırım, istihdam sağlayacak, ihracat yapacak firmaların krediye ulaşımı çok önemli. Bunu kendimize görev addediyoruz. Dün gece aldığımız karar da bu sektörlerin desteklenmesine yönelik bir karardır.”

“Seçim süreci dikkate alındı”

Kavcıoğlu, enflasyon öngörülerini oluştururken seçim sürecini dikkate alarak fiyatladıklarını söyledi.

Hükümetin hayat pahalılığını minimize seviyede tutacak tedbirler aldığını dile getiren Kavcıoğlu, Merkez Bankasının da fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlayacak politikaları taviz vermeden uygulamaya devam ettiğini belirtti.

Kavcıoğlu, banka personelinin işten çıkarılması, zorla bir yere gönderilmesinin söz konusu olmadığını, personelin maaş zammının da kamuyla aynı olduğunu ifade etti.

“Kredilerde anormal bir artış yok”

Kavcıoğlu, TCMB taraflı KKM sisteminde faiz üst sınırının kaldırılmasına ilişkin de katılım finans tarafı için bu tür bir uygulama yapılamadığını ve KKM hesaplarında bankalar arasında geçişlerin söz konusu olduğunu ifade etti. Merkez Bankasına ve Hazine’ye yük getirilmemesi için politika faizinin altında bir faiz verilmemesinin kendileri için önemli olduğunu söyleyen Kavcıoğlu, bankalar ile finans kurumları arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak için söz konusu düzenlemeyi gerekli gördüklerini belirtti.

Kredi dağılımında dönemsel olarak kaynakların bazen KOBİ’lere bazen bireysel kredilere kayabildiğini ancak şu anda anormal bir artış görmediklerini dile getiren Kavcıoğlu, bireysel kredilerde 2022’de yüzde 3,6 aylık artış olduğunu, orada anormal bir artış olursa gerekli tedbirleri alabileceklerini söyledi.

Firmaların, özellikle büyük şirketlerin, tahvil ihracıyla dış borçlanmasının tavsiye ettikleri bir araç olduğunu belirten Kavcıoğlu, bunun hem banka bilançolarındaki yükü hafifleteceğini hem de sermaye piyasalarının daha fazla derinleşmesini sağlayacağını vurguladı. Süreç içinde firmaların ve bankaların bu yönde hareket etmesini sağlayacak teşvikleri de yapacaklarını ifade eden Kavcıoğlu, “Ama bu 4 aylık tahvil ihracı olmaz bizim karşı olduğumuz nokta bu, 2-5 yıl yapsın tahvil ihracını, banka satın alsın bana da gelsin daha ucuz bir şekilde Merkez Bankasından borçlansın. Bizim destek ve teşvikimiz bu yönde olacak.” dedi.

“İkili kur sistemi yok”

Kavcıoğlu, ihracatçıya döviz çevrimlerinde yüzde 2 prim ödenmesi uygulamasının ikili kur uygulaması olarak yorumlandığı eleştirine yanıt verirken de şunları ifade etti:

“Türkiye’de şu anda öyle farklı bir kur yok, bankalarda ihracatçıya ayrı kur uygulaması yok. Kur korumalı ile saat başı verdiğimiz kur var, o piyasa kuruyla aşağı yukarı aynı. Bankacılıkla kapalı çarşı arasında farklı kur uygulanmasında anormal durum söz konusu değil. Eskiden beri kapalı çarşı bir tık piyasanın üzerindedir. Kapalı çarşıya gidenle bankacılıkta işlem yapan aynı müşteri değil zaten. İhracatçının, ithalatçının, banka müşterisinin kapalı çarşıda ne işi var? İkili bir kur sistemi yok bir kere onu çok net ifade edeyim. Banka kuru ile kapalı çarşı arasında her zaman bir fark olabilir ama o bir ikili kur değil.”

Burada mali sektörde oluşan farklı kur olup olmadığına bakılması gerektiğine işaret eden Kavcıoğlu, “Biz ikili kur uygulamıyoruz, sadece ihracat değil, yurt dışından gelen kaynağı teşvik için ödediğimiz bir prim. Bunun içinde turizmci, ihracatçı, müteahhit, ulaşım var. Tüm kesimler var.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, firmaların finansmana erişimde sorun yaşadığı ve Coca Cola’nın yüzde 30 faizle tahvil ihraç ettiğine ilişkin soru üzerine de “Çok kötü örnek verdin. Coca Cola dünyanın en büyük firması. Coca Cola’nın finansmana erişim noktasında sıkıntısı varsa bu sıkıntı dünyada var demektir, sadece Türkiye’de değil. Bu örnek ne kadar haklı olduğumuzu gösteren, uygulamalarımızın ne kadar iyi yönetildiğini gösteren örnek oldu. Finansmana erişimde problemler olabilir ama bunu genel problemler gibi aktarmak doğru değil.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’de ithal ikamesi alanlara yatırım yapan çok değerli firmalar olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, “Bizim işimiz onlarla. Onlar daha fazla yatırım yapsın, biz gece gündüz onların hizmetindeyiz. Türkiye’ye üretim, yatırım yapan herkes bizim radarımızda ve onların hizmetindeyiz. Türkiye’den daha fazla hem finansman hem döviz piyasasında hem diğer işlemlerde bu konuların rahatlıkla yapıldığı bir başka ülke yok.” ifadelerini kullandı.

“Yıl sonunda cari fazla vereceğiz”

Kavcıoğlu, hangi koşullar altında faiz indirimine gidileceğine ilişkin soruya cevap verirken şunları kaydetti:

“Temmuz, ağustos ayındaki Para Politikası Kurulu metnine bakarsanız hangi şartlarda faiz indirimine gittiğimizi çok net görürsünüz. Metinleri okuduğunuzda ileriye dönük nasıl öngörümüz olduğunu çok net görürsünüz. Hangi şartlarda faiz indirimine gideceğimiz, pas geçeceğimiz, nasıl duruş sergileyeceğimize ilişkin öngörümüzü orada bulursunuz. Büyük bankalar, büyük merkez bankaları bile ‘faiz artırımını nasıl yapmayalım’ diye konuşuyorlar.

Bizi çok eleştirdiniz, ancak bu ne kadar doğru şekilde bu süreci yöneterek geldiğimizi gösteriyor. Türkiye, bu faiz politikasıyla sadece ödemeler dengesinde bir önceki yıla göre 100 milyar dolar fazla ödemiş. Kimseye bir kuruş borcumuz yok. Faiz politikamızın ne kadar doğru yönetildiğinin fotoğrafı. Şu 100 milyar doları kimse konuşmadı. Bir önceki yıla göre enerji farkını düştüğünüzde Türkiye cari fazla veriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı çıkmasaydı Türkiye zaten cari fazla veriyordu. Biz faizi bunun için indirdik. Biz ödemeler dengesinde cari fazla verecek duruma gelmiş noktadayız. Türkiye, her şeye rağmen dışardan bir kuruş yardım almadan bu bilançoyu Merkez Bankası olarak yönetti. 100 milyar dolar ilave farkı da Merkez Bankası bu ülkenin kaynaklarından ödedi. Biz bugünden itibaren yıl sonunda cari fazla vereceğiz.”

Muhabir: Mustafa Çalkaya,Zeynep Canlı,Cüneyt Kemal Özkök,Merve Özlem Çakır,Göksel Yıldırım,Deniz Çiçek Palabıyık