Bilindiği gibi PMC Wagner Grubu, Dmitri Valerievich Utkin tarafından, 2014 yılında bizzat başkan Putin’in özel talimatı ve kararnamesi ile belli amaçlar için oluşturulmuştu. Wagner’in, Rus devleti tarafından kurulurken, ortaya konulan amaçları şunlardı:

  • Başkan Putin adına yurtiçi ve dışında özel askerî görev ve amaçları yerine getirmek,
  • İstihbarat toplamak,
  • Rus devletine karşı yurtdışında konumlanan oligarkları tasfiye etmek,
  • Rusya’ya yönelik uygulanan ambargoları aşmak/delmek,
  • Dolar, altın, elmas ve gelir sağlayan başka madenleri transfer etmek/taşımak.

Yani Wagner esasen, FETÖ gibi CIA bağlantılı bir casusluk teşkilatı değildi. Bizzat Rus derin devleti tarafından oluşturulmuştu ve ilkin Suriye savaşında rüştünü ispatladı. Ama zamanla örgüt, kendi başına hareket eden bir ihanet şebekesine dönüştü. Hatta bir ara, Rusya’nın müttefiki olan Beşar Esad’a bile kumpas kurabildi ve emir dinlemeyen, harami, zararlı bir yapıya dönüştü. 2015’ten beri Suriye sahasında faaliyet gösteren Wagner, önce Suriye devletinden nemalandı, bazı ihaleler aldı, Rusya ve diğer devletlerin Suriye ile ticarî ilişkilerinden, yatırımlarından, ihalelerinden ve para transferlerinden yüksek komisyon ücretleri elde etti, Suriyeli zenginlerin mal varlıklarını ülke dışına taşımalarına yardımcı oldu, koruduğu Suriye petrol sahalarını kendi çıkarına kullandı. Öte yandan, bazı istenmeyen kişileri de, ABD ile gizlice anlaşarak, Deyrizor kırsalına sürdü ve orada Amerikan hava saldırılarının hedefi haline getirdi. Sonunda da, Suriye devleti Wagner’i bu gibi karanlık işlerinden dolayı başkan Putin’e şikâyet etti. Bunun üzerine Prigojin, hırsla Esad’a saldırmaya başladı. Wagner’e ait Federal Haber Ajansı (Yeravan), Esad hakkında birçok yalan haberler üretti. Suriye’den kaçan muhalif siyasî ve finansal çevrelerle sıkı ilişkiler içine girdi. Esad, bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkararak, dolar milyarderi Rami Mahluf’un mallarına el koyunca, Mahluf, Prigojin’den yardım talep etti. Prigojin ise, Mahluf’a her türlü yardımı yaptı ve kendine bağlı medyada Mahluf’un Esad karşıtı makalelerini yayımlattı. Hatta Wagner medyası bir ara, şu yalan haberi de yaymıştır: “Rusya, Türkiye ve İran gizlice anlaşarak, Esad’ın yerine başka bir lider getirmeye karar verdiler.”

Yani Wagner, Rusya’dan önce ilk ihanetini Suriye’de sahneye koydu.  

VAGNER SURİYE

Rusya’daki darbe teşebbüsüne dönecek olursak, Wagner’in yöneticisi (Putin’in eski aşçısı) Yevgeniy Prigojin, esasında en başından beri Ukrayna savaşına karşıydı ve Şoygu ile Gerasimov’un iddia ettiği, Ukrayna’nın Donbass’ı bombaladığına dair tezlere de katılmıyordu. Ona göre Ukrayna güçleri, Donbass’taki mevziilere ateş etmekten başka bir şey yapmıyordu. Yani Prigojin, “Ukrayna’nın, NATO ile birlik olup, asla Rusya’ya saldırma niyetinde olmadığını” düşünüyordu. Dolayısıyla onun düşüncesinde, esasında Rus savunma bakanlığı, “bunlar saldıracak” diyerek, devlet başkanı Putin’i ve Rus halkını kandırmıştı. 

Sonunda Prigojin, bu serzenişini dile getirerek, 23 Haziran (2023) gecesi saat 21:35’te Telegram hesabından yayımladığı bir ses kaydıyla, savunma bakanı Sergey Şoygu’yu hedef aldı ve Rus genelkurmayına karşı bir isyan çağrısı yaptı. 

Bu isyan teşebbüsü, ilginçtir ki, 24 Haziran Kopenhag Barış Konferansı’yla aynı güne denk düştü. Ondan dolayı bu konferans, darbe teşebbüsünün gölgesinde kaldı. Kısaca değinmek gerekirse, Kopenhag’daki görüşmeler, Ukrayna sorununa çözüm getirmek için, konunun bütünsel olarak ve çok katılımcı tarafından tartışıldığı ilk büyük toplantı oldu. Görüşmelere Rusya davet edilmedi. G-7 ülkeleri, Türkiye, Ukrayna ve “Küresel Güney’in” 4 temsilcisi (Suudi Arabistan, Brezilya, Hindistan ve Çin) ise Kopenhag’a çağırılan taraflardı. Çin, davete rağmen bu görüşmelere katılmadı. Tabii ki, Pekin yönetimi, Rusya’nın konferanstan dışlanmasını olumlu karşılamamıştır. Bu konudaki hoşnutsuzluğunu, NATO genel sekreteri Stoltenberg de açıkça ifade etmiştir. Zaten konferanstan da somut bir sonuç çıkmadı. Tek somut karar, görüşmelerin ikinci turunun Suudi Arabistan’da yapılması yönünde oldu. Konferansta, Rusya için de bazı güvenlik garantileri verilmesi hususu tartışıldı. Etkinliğe katılan başkan Biden, Ukrayna’nın giriştiği taarruza rağmen, bir an önce ateşkes görüşmelerinin başlatılmasını istedi. Bu istencinin temelde 2 sebebi vardı: Amerikan toplumunca Ukrayna savaşına ve Rus yaptırımlarına verilen desteğin, PEW araştırma merkezinin anket sonuçlarına da yansıdığı kadarıyla trajik şekilde azalması ve 2024’te yapılacak olan Amerikan başkanlık seçimleri. Fakat Ukrayna’nın, tabii ki bu temayülü hoş karşılamasını beklemek pek mümkün gözükmüyordu. Konferansta, Kiev’in tezleri, Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak tarafından dile getirildi. Dolayısıyla Kiev yine aynı tutumunu sürdürerek, ateşkes görüşmeleri için ön şart olarak, Rus kuvvetlerinin Ukrayna topraklarını (Kırım dâhil) tamamen boşaltmasını istedi. Zelenski yönetiminin uzunca bir süredir takındığı genel tavır zaten buydu. Kopenhag Konferansı’nda, Kiev yönetimi ateşkes için bu ön şartın, sonuç bildirgesine de yazılmasını istedi. Ancak güney ülkelerinin temsilcileri bu isteği reddettiler. Dolayısıyla konferansın sonuç bildirgesi üzerinde anlaşma sağlanamadı.

kopenang. ukrayna1

Tekrardan darbe teşebbüsüne dönecek olursak, The Washington Post, ABD hükümetinin, isyanın olacağından 2 hafta öncesinden (Haziran ayı ortasında) haberdar olduğunu yazdı. Konu hakkında başkan Biden önceden bilgilendirilmiş olabilirdi ama bu bilgiyi Moskova yönetimi ile kesinlikle paylaşmadı. Zaten Biden, 2022 yılının Mart ayı sonunda, Varşova’da yaptığı bir konuşmada açıkça Putin’i kastederek, “Bu adam iktidarda kalmamalı” demişti. Yani ABD, uzun süredir Putin’in devrilmesini istiyordu. Hatta Springer basın-yayın kuruluşunun çevrimiçi portalı Politico’da çıkan daha önceki bir analizde, Putin’in devrilmesi halinde yerine gelebilecek adaylar arasında Prigojin’in adı da zikredilmişti. Hâlbuki Prigojin Rusya ölçeğinde sadece bir “savaş ağası” idi. Ama Batılı kaynaklar onun ismini de olası bir devlet başkanlığı için hesaba katıyorlardı. 

Prigojin bu çıkışında, ilk etapta Putin’i doğrudan hedef almamaya özen gösterdi. Ama esasında en büyük darbeyi, başkanlık yetkileri ve gücünün sorgulanmasına neden olacağı için, Putin’e vurmak istedi ve “gerekirse Moskova’ya kadar gideriz” tehdidinde bulundu. 

Hatırlanırsa, bundan 2 ay kadar önce de, Wagner güçleri Bahmut’ta sıkışmış vaziyette olduğu bir sırada, Prigojin, birliklerine silah-cephane gönderilmediği gerekçesiyle Şoygu ve Gerasimov’u ağır şekilde suçlayan açıklamalar yapmış ve cephede ölen Wagner askerlerinin cesetlerini gösteren bir video yayımlamıştı. Videoda Rus kurmay kademelerine ağır küfürler sıralamış; Şoygu ve Gerasimov için şunları söylemişti: “Bu birkaç yaratık, Ukrayna’daki savaşta Nazileri arındırmayı değil, ikinci bir kahramanlık yıldızı alıp mareşal olmayı arzuluyorlar. Savaş bu amaç için çıkarıldı”.

Bu kalkışmanın başka sebepleri de olabilirdi. Nitekim Rus savunma bakanlığı bir süre önce almış olduğu bir kararla, Wagner’in, hapishanelerden gelecek hükümlüleri ordusuna devşirmesini yasaklamıştı. Prigojin de, bu taze kuvvetlerden mahrum kaldığı için, Bahmut’taki başarısızlığı, savunma bakanlığının bu kararına bağlamıştı. Ardından, kendilerine bilinçli olarak cephane verilmediğinden yakındı. Prigojin’i tetikleyen önemli bir başka etken de, Rus Savunma Bakanlığı’nın 10 Haziran 2023’te yayımladığı bir emir oldu. Buna göre, artık tüm gönüllü askerî birlikler, hükümetle sözleşme imzalayacaklardı. Yani bundan böyle Rusya’daki tüm özel askerî şirketler, 1 Temmuz 2023 tarihinden itibaren, Rus devletinin ve ordusunun mutlak kontrolü altına gireceklerdi. Hatta bu karardan sonra, Ukraynalı bir üst düzey devlet yetkilisi, The New York Times’a şu açıklamayı yaptı: “O günden sonra Prigojin’i izlemeye başladık. Güçlerini Moskova’ya karşı harekete geçirebileceğine giderek daha fazla inandık”. 

Süreç devam ederken Londra’daki sürgününden, darbeye destek olunması çağrısında bulunan eski oligark Mihail Khodorkovski (ki orada “Açık Rusya” isimli muhalif bir örgüt de kurmuştu) ve Ukrayna lideri Zelenski, Prigojin’in bu kalkışmadan başarıyla çıkmasını canı gönülden istediler. Hatta Khodorkovski, Alman medyasına şunu söylemiştir: “Şeytan bu rejime karşıysa, şeytana bile yardım etmeliyiz”.

Bu arada Putin’e, kuvvetle muhtemel, Rus devletinin istihbarat birimleri tarafından, olayın en az 24 saat öncesinde, Prigojin’in böyle bir kalkışma yapabileceği söylenmiş olabilirdi. Yani, bir iddiaya göre, Rus devleti olacaklara hazırlıklı idi.

6496ad92470a9b09f080f20f

Prigojin’in açıklamasının hemen akabinde Wagner güçleri, Donbass sınırındaki Rostov kentinde bulunan savunma bakanlığına ait binalara ve kentin çeşitli noktalarına konuşlandılar ve kenti bir anlamda işgal ettiler. Peşinden asi güçler, Moskova idarî bölgesine doğru ilerlemeye başladılar. Aynı gece, Moskova’daki Rus makamları ise, Prigojin başta olmak üzere, bu isyan teşebbüsüne karışanlara karşı, ‘devlete ihanet’ gerekçesiyle, soruşturma başlattı ve Putin’in açıklamasıyla “Rus ordusuna, isyancıları etkisiz hale getirme emri” verildi. Dolayısıyla evvelden “kahraman” olarak nitelenen Prigojin ve Wagner, bu olaydan sonra birdenbire “hain” ilan edilmiş oldular. Dünyada böylece ilk kez bir paralı asker grubunun kendi ülkesinin hükümetine karşı bir darbe kalkışmasında bulunduğuna tanık olundu. 

Olayın duyulmasının hemen ardından Putin’i arayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ona tam desteğini ifade etti. Türkiye’deki 15 Temmuz (2016) FETÖ kalkışmasında Putin nasıl ki Erdoğan’a tereddütsüz destek verdiyse, Erdoğan da 23-24 Haziran-Wagner kalkışmasında aynı şeyi yaptı. Putin ise, Erdoğan’a, “sırtımızdan vurulduk” diyerek, olayı “silahlı isyan” olarak niteledi. 

20230624-rusyada-silahli-isyan-moskovada-ohal-ilan-edildi-267720-eb43f34af9cf0e385b94

Yani Wagner lideri, bu çıkışıyla kendini ve birliğini adeta bataklığa sürükleyerek çok zor duruma düşürmüş oldu. Ama yine de geri adım atmadı ve ilk etapta, “teslim olmayacağız” açıklamasını yaptı. Putin’in, Şoygu ve Gerasimov tarafından kandırıldığını tekrarladı ve ordunun yeni bir seferberliğe ihtiyacı olduğunu belirtti. Böylelikle taraftar kazanmaya çalıştı. Kadirov güçleri ise, her zamanki gibi Putin’in yanında yer alarak, Rostov yolu güzergâhında görüntülendiler.

Diğer taraftan, Prigojin, “Rus ordusunun, isyandan birkaç saat önce (yani 23 Haziran günü)  bir Wagner karargâhını planlı şekilde füzeyle vurduğunu ve saldırıda çok sayıda savaşçısının öldüğünü” medyada ifşa ederek, olayın farklı bir boyutunu göstermek istedi; böylelikle halkın ve ordu alt kademelerinin desteğini çekmeye çalıştı. Ancak bu teşebbüsünde de başarılı olamadı. Ordu makamları, Prigojin’in tüm bu iddialarını kesin bir dille yalanladılar. 

Kısacası Prigojin, Ukrayna savaşının bu en hassas aşamasında yaptığı çıkışla, orduda iki başlı bir yönetimsel yapı oluşturmayı denedi ve dolayısıyla da bu kalkışması büyük bir ihanet olarak algılandı. İş öyle bir noktaya gelmişti ki, ya Prigojin ya da Şoygu ayakta kalacaktı. Hatta Wagner lideri, Şoygu’nun yerine genelkurmay başkanlığı için yeni bir isim bile önermişti. Ancak ne var ki, polis, ulusal muhafızlar ve Rus silahlı kuvvetleri, Prigojin’in darbe girişimine destek vermediler.

odatv_image_82__0c08ca95a6b945

Peki, Prigojin bu cüreti nereden alıyordu? Herhalde uluslararası arenalarda kendince bu kadar büyük başarılar elde ettikten sonra, Putin’in de onun arkasında duracağını zannetti. Ama sonuçta yanlış hesap yaptı ve Wagner’i Rus sisteminde kahramanken, bir “öteki” haline dönüştürdü. Hatta o kadar ileri gitti ki, Rostov kentinin büyük bölümünü işgal ederek, çevresine mayınlar bile döşedi. Neticede Putin de, olayı şöyle değerlendirdi: “Bu, toplumu bölme ve halkı sırtından vurma girişimi olup; dış düşmanlar bunu Rusya’yı içten bölmek için kullanabilirler”.

Rus ordusu, neticede artık Wagner’le savaşmaya başladı. Nitekim Wagner askerlerinin ağırlıklı olarak üslendiği Voronej’de bir Wagner konvoyuna savaş uçaklarından atılan füzelerle hava saldırısı yapıldı. Ayrıca aynı yerde bulunan bir Wagner mühimmat deposu da Rus ordusuna bağlı helikopterlerce imha edildi. Aldığı bu iki darbenin hemen ardından Prigojin, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko ile görüştü ve ondan, Moskova ile arasında arabulucu olmasını istedi. Sonrasında ise birliklerinin ilerleyişini durdurdu. Bu sırada Wagner birlikleri Moskova’nın 470 kilometre güneyindeki Lipetsk’e kadar gelmişlerdi. Lipetsk’de ise, Wagner’in ilerlemesine engel olmak için, iş makineleriyle bölgedeki asfaltlar tahrip edilmişti. Lukaşenko, taraflar arasında aracı olunca, Wagner güçleri Lipetsk ve Voronej’den hemen çekildiler. Bu ricat durumu, bölge valileri tarafından da teyit edildi. Ardından Wagner, Rostov-na-Donu’daki güney askerî bölge karargâhını da boşalttı. 

lokesenko 328

Sonuçta Lukaşenko’nun araya girmesiyle, Rus ordusu, Wagner’i vurmama güvencesi verdi. Putin de, başkan olarak, Wagner’e verilen bu güvenceyi onayladı. 

Kısacası 1 gün içinde, yani 25 Haziran itibarıyla Wagner’in darbe girişimi bastırıldı. Wagner, silahlarını bırakmayı kabul etti. Batıdaki, ‘Rusya’nın zayıflayacağı’ yönlü beklentilerin tam tersine, bu kalkışma sırasında, Rus ordusu daha bir bütünleşti ve güçlendi. Böylelikle, yazar Angela Stent’in “Putin’in Dünyası” adlı kitabındaki ifadesiyle, Rusya’da Putin’in devrilmesi halinde, tıpkı Stalin sonrasındaki gibi bir iktidar mücadelesi evresine girilmesine imkân ve olanak kalmadı. Stent ayrıca, “Batı, Rusya’daki kaosa hazır mı?” başlıklı bir yazısında da bu olasılığı detaylıca incelemişti.

Öte yandan, Batıdaki endişelerin aksine, bu kriz sırasında, Rus nükleer gücünün yanlış ellere geçmesi ihtimalinden kaynaklanabilecek kaotik bir durum da hâsıl olmadı. Nitekim bu konuyla ilgili olarak, Polonya eski savunma bakanı Thomasz Siemoniak, “Nükleer silahlardan ötürü istikrarsız bir Rusya, en az saldırgan bir Rusya kadar tehlikelidir” kanısını taşıyordu. Batıda kuşkusuz, onun bu endişesini paylaşan başka siyasetçiler de vardı. Örneğin, kalkışma sırasında Avusturya şansölyesi (başbakanı) Karl Nehammer de şu uyarıda bulunuyordu: “Nükleer silahlar yanlış ellere geçmemeli”. Ukrayna içişleri bakanlığının eski danışmanı Anton Geraşenko ise şu sözlerle aynı hususa dikkat çekmiştir: “Prigojin, binlerce nükleer savaş başlığını kontrol ederse, onların ne olacağından endişeliyim”.

Bu endişelere cevaben, Rusya Güvenlik Konseyi’nin başkan yardımcısı Dmitri Medvedev, “Nükleer silahların bu suçlular ve haydutların eline geçecek kadar kontrolden çıkmasına asla izin vermeyiz”  diyerek, Rus devletinin her hal ve şartta kontrolü elinde tutmaya devam edeceğinin altını çizmiştir.

Darbe atlatıldıktan sonra, Putin (27 Haziran 2023) sanki bütün bu olanlar hiç yaşanmamış gibi, “Önceliğimiz, Ukrayna’daki harekâttır. Ukrayna’daki tüm planlarımız işleyecek. Güne bununla başlayıp, bununla bitiriyorum” diyerek, savaş sahasında, kaldıkları yerden devam edeceklerinin sinyalini vermiştir. Putin ayrıca, krizin atlatılmasındaki kişisel katkılarından dolayı, Lukaşenko’ya teşekkür etmiştir. Üstelik o sırada NATO güçleri, Belarus sınırındaki kışkırtmalarına hâlâ devam ediyordu. 

Ancak Batılı siyasetçiler için daha henüz her şey bitmiş sayılmazdı. Çünkü bu darbe girişimi, belki de Rus yönetim sistemindeki “ilk ince çatlak” olabilirdi. Bu yorum, Alman Federal Savunma Konseyi başkanı Marie Agnes Strack-Zimmermann’a aittir.

wagner Belarusa gidecek

Putin, darbeyi atlattıktan sonra, Wagner üyelerine şu 2 seçeneği sundu: Belarus’ta kalmak veya Rus ordusuna katılarak Rusya ile bütünleşmek. Anlaşılan Rus ordusuna tam entegre olmak istemeyen kimi Wagner güçleri, artık faaliyetlerine yoğun olarak Belarus’ta devam edecek ve varlıklarını orada sürdürebilecekti. Bu sayede de, gerekirse, Kiev’e kuzeyden operasyonlar yapmaya devam edebileceklerdi. Öte yandan Wagner, bu aşamada silahlarını Rus ordusuna teslim etmeye hazırlandı. Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) ise, Wagner savaşçıları ve Prigojin’le ilgili soruşturma dosyasını (göstermelik de olsa) kapattı. Bu kararın gerekçesi olarak, “birliğin üyelerinin, doğrudan suç işlemeye yönelik eylemlerini durdurmuş olmaları” gösterildi. Nitekim isyana katılan Wagner üyeleri, 24 Haziran günü suç içerikli eylemlerinden vazgeçtiklerini deklere etmişlerdi. Dolayısıyla 27 Haziran tarihinde, bu örgüt hakkındaki tüm ceza davalarının kapatılmasına karar verildi. 

Rusya eksenli bu ani gelişmeler herkesin kafasını karıştırdı. Hiç kimse, tam ne olup bittiğini anlayamadı. Bu konuda Macaristan başbakanı Viktor Orban, Die Welt gazetesine verdiği demecinde, “Batının mantığı, Rusların aklının nasıl işlediğini anlamaya yetmez” diyerek, onları aydınlatmaya çalıştı.

wagner Belarus'ta

Wagner savaşçıları artık, Belarus’daki üslerine çekilmişlerdi. Prigojin ise yanında şirketin 35 üst düzey isimleriyle birlikte, memleketi Saint Petersburg’a gelerek, orada, Putin’in kendisiyle Moskova’da yapacağı görüşmeyi beklemeye başladı. Bu görüşme nihayet 29 Haziran günü Kremlin’de gerçekleşti ve 3 saat sürdü. Putin, görüşmede Wagner’in savunmasını dinledi. Wagner, Putin’e, onun sadık destekçisi olarak kalacağını, anavatan için savaşmaya devam edeceğini, etraftaki savaşlarda bundan böyle daha da fazla istihdam alanı istediğini bildirdi. Yani ondan açıkça af diledi. Peşinden de, Temmuz ayı içinde, Wagner’e ait yüzlerce asker, anayasa referandumu yapılacak olan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gönderildiler. Wagner bu Afrika ülkesinin ordusunu zaten 5 yıldır eğitmekteydi.

Her şey neredeyse normale dönmüş gözüküyordu.

       (devam edecek…)