Wagner’in yarattığı kaotik ortamdan yararlanmak isteyen bazı güçler, Ukrayna adına Rus topraklarında terör ve sabotaj eylemleri yapmaya devam ettiler. Nitekim Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), 3 Temmuz günü, Kırım’ın de facto başkanı Sergey Aksyonov’a yönelik suikast girişiminin son anda engellendiğini duyurdu. Ardından 5 Temmuz itibarıyla Rusya’nın kontrolü altındaki Energodar şehrinde bulunan Zaporijya Nükleer Santrali’ne yönelik provokasyonlar beklendiği açıklandı. Bu konuda çeşitli istihbarat bilgilerinin alındığı ifade edildi. Rusya ve Ukrayna tarafları bu saldırı girişimi hakkında birbirlerini suçlayan açıklamalar yaptılar.

RUSYA UKRAYNA KIRIM SAVAŞI232

Konuyla ilgili olarak yapılan ilginç bir yoruma göre ise, NATO’nun Vilnius zirvesinin hemen öncesinde, Ukrayna lideri, Energodar’daki gibi nükleer bir “sahte bayrak operasyonu” düzenleyerek, ülkesinin NATO’ya kabulünü kolaylaştıracak bazı gayretler içerisine girebilirdi. Yahut da Rus siyasetçi Vladimir Rogov’un vurguladığı üzere, bu gibi nükleer provokasyonlardan yararlanarak, Polonya ve Baltık ülkelerinin oluşturacağı bir NATO gücünün Ukrayna topraklarında konuşlandırılması söz konusu olabilirdi. Polonya zaten uzun süredir, Ukrayna’nın batı topraklarıyla ilgili buna benzer bazı planlar yapmaktaydı.

RUSYA-SAHTE-BAYRAK-OPERASYONU

Bu arada bütün bu hengâme içinde, Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik başlatmış olduğu taarruzun işe yaramadığı iyice anlaşıldı. Mayın tarlaları ve güçlendirilmiş siperlerle birlikte, Rus direnci, bu aşamada Ukrayna’nın karşı harekâtını imkânsız hale getirdi. Batının Ukrayna’ya temin ettiği yüksek teknolojili Leopard-2 tankları ve Bradley zırhlıları, sahada hemen hiç varlık gösteremediler. Bu görüntü karşısında Ukrayna savunma bakanı Reznikov (2 Temmuz) “asıl olayın daha henüz başlamadığını” söyleyerek, Batılıların kuşkularını gidermeye çalıştı. Ukrayna ordularının başkomutanı Zalujni ise, “Saldırı, mümkün olduğunca özenli bir şekilde yürütülüyor” diyerek, herkesten sabır istedi.

ABD BATININ AVRUPA BİRLİKLERİ

Bu ortamda, Temmuz ayının hemen başında, CIA direktörü William J. Burns, bir kez daha Ukrayna’ya gizli bir ziyarette bulundu. ABD, Batının eğitip donattığı Ukrayna taarruz birliklerinin cephede henüz neden başarı gösteremediklerini, yerinde görüp anlamak istedi. Sonuçta bunların cephede henüz daha tam sağlıklı şekilde konuşlandırılamadığı anlaşıldı. Ama Ukrayna tarafı, savaşın başından beri işgal edilen toprakların 2023 yılı sonuna kadar Ruslardan geri alınacağı ve Moskova ile ateşkes görüşmelerine bundan sonra başlanacağı öngörüsünde bulunmaya ısrarla devam etti. Nitekim Ukraynalı karar vericilerin zihnindeki taarruz planının zamansal akışı, 4 aşamalı olarak şöyle bir seyir izleyecekti:

  • 2023 sonbaharında Ukrayna’nın önemli topraklarının geri alınması,
  • Günde ortalama 4.000 mermi atmaya başlayacak olan topçu sistemlerinin, Kırım sınır hattına yönlendirilerek, Kırım ile Rusya arasındaki bağlantının koparılması,
  • Ukrayna’nın doğu bölgelerine doğru ilerleme sağlanması,
  • En sonunda da Moskova ile müzakere masasına oturulması.

Batılı ve ABD’li uzmanlar, bu zamansal akışı gerçekçi bulmadılar. Zira Ukraynalıların dediği gibi, Rusya’nın güçlendirilmiş savunma hattını bu kadar kısa süre zarfında aşabilmek ve böylece Rusya’yı müzakere masasına oturmaya zorlamak pek olası görünmüyordu. Ancak ABD hükümeti, yine de bu görüşün tam tersine ve ironik bir şekilde, Ukrayna’yı taarruz için daha hızlı davranmaya zorladı. Ukrayna başkomutanı Zalujni ise, bu baskılara şu gerekçeyle direndi: “Batının, savaş alanına yeterli hızda mühimmat göndermemesi ve savaş uçağı vermemesi”…

Öte yandan Ukrayna, Rusya’nın sinirlerini bozacak sabotaj eylemlerini aralıksız sürdürdü. Nitekim Temmuz ayının başlarında (2023) Tolyatti-Odessa amonyak boru hattına bir saldırı yapıldı. Moskova bu saldırıdan Kiev rejimini sorumlu tuttu. Rus yönetiminin buna çok sert tepki verdiği görüldü. Nitekim Rus dışişleri bakanı Lavrov, Ukrayna’nın çizgiyi iyice aştığını ve o zamana kadar 3 kez uzatılan Tahıl Anlaşması’nı artık 17 Temmuz’dan itibaren uzatmaya niyetli olmadıklarını resmen açıkladı. Rusya bundan böyle, yoksul ülkelere tahılı doğrudan kendisi gönderecekti. Ukrayna’nın Karadeniz’deki 3 limanından gelen tahıl ve gübre koridorlarının işlemesine ise artık izin verilmeyecekti. 

Rusya’ya göre Batı, kendilerini sürekli oyalıyordu. Hâlbuki daha önce (22 Temmuz 2022) Rusya ile BM, şu konularda 3 yıllığına bir memorandum imzalayarak anlaşmaya varmışlardı:

  • Rusya Tarım Bankası’nın (Rosselkhozbank) SWIFT ödeme sistemine yeniden dâhil edilmesi,

  • Rusya’ya tarım makineleri ve bunların parçalarının tedarikine başlanması,

  • Rus gemileri ve şirketlerine yönelik sigorta ve reasürans kısıtlamalarının kaldırılması,

  • Rusya’nın Tolyatti-Odessa amonyak boru hattının yeniden faaliyete geçirilmesi,

  • Gıda ve gübre ihraç eden Rus şirketlerinin hesaplarındaki blokajların kaldırılması.

Ama Batı, memorandumun bu maddelerinden hiçbirine uymadı ve Rusya’yı oyalamaya devam etti. Böylece Rusya’nın da sabrı taşmış oldu.

NATO ZİRVESİ RUSYA UKRAYNA11

NATO-Vilnius Zirvesi Öncesi Hazırlıklar

Öte yandan NATO, Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken, Soğuk Savaş bittiğinden beri ilk kez ve bu anlamda da oldukça kapsamlı “bölgesel savunma planlarını”, 11-12 Temmuz (2023) itibarıyla Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapacağı zirvede hayata geçirmeye hazırlanıyordu. Ama gerek Türkiye’nin gerekse de Yunanistan’ın bu planlara ilişkin bazı ciddi çekinceleri vardı. Bunun teknik detaylarına konumuz gereği burada girmiyoruz. Zirvede kabul edilmesi öngörülen bu bölgesel planlar, özünde, olası bir Rus saldırısına nasıl cevaplar verileceği yönündeki binlerce sayfalık gizli askerî dokümanlardan oluşuyordu. Anlaşılan bu planlarla, NATO, artık, alan dışı (out of area) acil durum operasyonlarından ziyade, kıtada algılanan, bilhassa da Rusya kaynaklı veya küresel ölçekli tehditlerle mücadele formatına dönme kararı almak istiyordu. 

Zirve öncesi süreçte Ukrayna meselesinin nasıl ele alındığı mevzuuna gelecek olursak, bu konu da yine toplantının gündemine damgasını vuracak gibi görünüyordu. Hatırlanacağı gibi, NATO 1 yıl önce, 28-29 Haziran 2022 tarihlerinden yapılan Madrid Zirvesi’nde, 2030 Stratejik Konsepti’ni kabul etmişti. Bu konsepte göre, “Ukrayna, NATO’ya üye olmaksızın bile, neredeyse tüm üyelik haklarından de facto yararlanabilecekti”. Vilnius’ta ise, Ukrayna’ya artık belli başlı somut güvenlik garantilerinin verilmesi ve Ukrayna ordusunun NATO standartlarında eğitilmesi için de jure sürecin başlatılması planlanıyordu. Stoltenberg bu konuya ilişkin planları daha önce NATO dışişleri bakanlarının Oslo’daki toplantısında dile getirmişti. 

UKRAYNA-NATO-ORTAKLIK-KONSEYİ

Vilnius zirvesinde, bir “NATO-Ukrayna Ortaklık Konseyi’nin” oluşturulması da düşünülüyordu. Zelenski ise bütün bunları yeterli bulmuyor ve ülkesinin artık NATO’ya tam üye olarak alınmasını ve NATO gücünün, kurucu antlaşmanın 5. Maddesi gereği, doğrudan savaşa dâhil olmasını istiyordu. Hatta bu yönde bir adım atılmazsa zirveye katılmayacağını dahi bildirdi. Ukrayna dışişleri bakanı Dmitro Kuleba ise, Ukrayna’nın ittifaka katılması halinde NATO’nun doğu kanadının kendileri tarafından korunacağı güvencesini veriyordu. Fakat NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg, “Ukrayna silahlı çatışma altında olduğu müddetçe, NATO’ya giremez” sözleriyle, bu yolu kesin bir dille kapattı. Zira aksi durumda Putin’e, savaşı bitirmemek için aradığı fırsat verilmiş olacaktı. Amerikan ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan da, “Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğini şimdi onaylamak, NATO’yu Rusya ile savaşa sokar. Ayrıca Ukrayna’nın reform konusunda atması gereken daha birçok adım var” diyordu.

Kısacası, NATO’nun Vilnius zirvesinde, Ukrayna ana başlığının altında 3 madde gündemde olacaktı. Bunlar şöyle belirtilebilir:

  • Ukrayna’ya verilecek askerî desteğin artırılması meselesi,
  • Ukrayna ile NATO arasındaki siyasî ilişkilerin seviyesinin bir kademe daha yükseltilmesi meselesi; yani taraflar arasında o zamana kadar NATO-Ukrayna Komisyonu temelinde yürütülen ilişkiler için, artık bir NATO-Ukrayna Konseyi’nin kurulması ve böylelikle Ukrayna’nın, NATO açısından sadece istişare yapılan bir taraf olmaktan çıkıp, eşit statüde ortak bir ülke olarak kabul edilmesi,
  • Ukrayna’nın NATO’ya tam üyelik talebi meselesi… Ancak anlaşılan, 15 yıl önceki Bükreş zirvesinde (2008) olduğu gibi, Vilnius’ta da sadece Ukrayna’nın ileride ittifaka üye olabileceği türünden sözler tekrarlanacak gibi duruyordu.

Ancak şunun da altını çizmek gerekir ki; Brüksel’deki NATO Askerî Komitesi’nin başkanı Amiral Rob Bauer’un da belirttiği üzere, günümüzde, çoğunluğu NATO üyesi olmak üzere, yaklaşık 50 ülke, zaten Ukrayna topraklarında Rusya’ya karşı fiilen savaşın içindeydi.

(devam edecek…)