Zelenski'nin 7 Temmuz 2023 tarihli İstanbul ziyareti ve Azov Taburu askerlerinin serbest bırakılması.

Vilnius’taki NATO zirvesinin hemen öncesinde (7 Temmuz), Zelenski, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle, Bulgaristan üzerinden İstanbul’a geldi. Öncesinde Bulgaristan ziyareti oldukça tartışmalı geçti. Zira Zelenski Bulgaristan’dan mühimmat talebinde bulununca, Cumhurbaşkanı Rumen Radev’le arasında alevli bir tartışma yaşandı. 

İstanbul’da ise, görüşmenin ana gündem maddesi, süresi 17 Temmuz günü dolacak olan Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması oldu. 

tahil-koridoru zelenky

Ukrayna heyeti bu ziyaret öncesinde, Türkiye’den T-155 (155 milimetrelik) Fırtına Obüsleri tedarik edeceğini açıklamıştı. Bu açıklamayı Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı’nda Ana Operasyon Müdürlüğü’nün başkan yardımcısı Tuğg. Oleksiy Hromov yaptı. O sırada TSK’nın elinde hâlihazırda 300’den fazla Fırtına Obüsü bulunuyordu. Hatta Türkiye’de Fırtına-2 Obüslerinin üretimi ve TSK’ya teslimat süreci de halen devam etmekteydi. 

Bu ziyaret sırasında Erdoğan ilginç bir çıkış yaparak, “Ukrayna, NATO’ya üyeliği hak ediyor” dedi. Ancak Biden yönetimi aynı fikirde değildi. Onlara göre, Ukrayna’nın NATO’yla ilişkisinin alacağı format konusunda, ancak “İsrail modeli” önerilebilirdi. Bu öneri ise, NATO zirvesi öncesinde, Ukrayna’da büyük bir hayal kırıklığına yol açmıştı. Türkiye ise, Erdoğan’ın bu çıkışıyla, sanki ABD’nin Kiev nezdinde yarattığı duygusal boşluğu doldurmak ve Ukrayna’nın NATO’daki hamisi olarak gözükmek istedi. Ankara yönetimi, bir yandan da Kiev’i Moskova ile masaya oturtmanın yollarını arıyordu.

İstanbul’da Zelenski, Fener Rum Patriği Barthalomeos’u da ziyaret etti. Ama Ukrayna liderinin Türkiye’deki temasları sırasında yaşanan en çarpıcı gelişme şu oldu: İstanbul’da 21 Eylül 2022’den beri tecrit vaziyetinde bulunan Azov (Azak) Taburu’ndan 5 subayın (taburun komutanı Yarbay Denys Prokopenko, birliğin ikinci adamı Svyatoslav Palamar, diğer üst düzey askerler Serhiy Volynsky, Oleh Khomenko ve Denys Shleha’nın) Zelenski’ye teslim edilmesi. Bu “esir” iadesi, hiç şüphesiz, daha önce Türkiye’nin aracılık etmiş olduğu Esir Takası Anlaşması’nın açıkça ihlal edilmesi anlamına gelmiştir. Rusya bu Neonazi tendensli taburun mensuplarını açıkça “terörist” olarak görmektedir. Rus Duması, Azov (Azak) Taburu’nu resmen bir terör örgütü olarak tanımladığı için, bu örgütün mensupları Rusya açısından tipik bir “POW” (prisoner of war), yani “savaş esiri” olarak kabul edilmiyordu. 

Azov Taburu

Rus düşünür Aleksandr Dugin de, konuyla ilgili olarak 30 Ağustos’ta Aydınlık gazetesine verdiği dikkat çekici mülakatında, Erdoğan’ın bu girişimiyle, yani “Putin’le akdedilen anlaşmaları ihlal edebileceği düşüncesiyle, çok büyük bir hata yaptığını” söylemiştir. Hatta genel olarak Erdoğan yönetimi hakkında şöyle bir sert değerlendirmede de bulunmuştur: “BRICS’te İslamî kutup İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır üzerinden ortaya çıkarken; Türkiye, NATO’nun sırtında çürüyecek”. Kısaca, anlaşılacağı üzere, Azov komutanlarının Ukrayna’ya iadesi olayı, Rusya’da Türkiye’ye yönelik tepkilerin ciddi ölçüde artmasına neden olmuştur. 

Zelenski ise, ziyareti devam ederken, kendi twitter hesabından şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’den eve dönüyoruz ve kahramanlarımızı evimize getiriyoruz.” Zira bunlar Ukrayna yönetimi için birer “kahraman” askerdi. Nitekim Zelenski bunlara 19 Mart 2022 tarihinde bizzat kendi elleriyle “Ukrayna Kahramanı Madalyası” takmıştı. Adı geçen askerler ise, Zelenski’nin uçağıyla memleketlerine geri döndüklerinde, “savaşa devam edeceklerini” açıkladılar. 

 “Ukrayna Kahramanı Madalyası”

Bu skandal olay duyulunca, Rusya adına ilk reaksiyon, Kremlin sözcüsü Peskov’dan geldi. Peskov, esir takası anlaşmasının Türkiye tarafından açıkça ihlâl edilmiş olduğunu söyledi. Hâlbuki bu kişilerin, anlaşma gereğince, savaş bitene dek, bir çeşit “yediemin” olarak kabul edilen Türkiye devletinin sınırları içinde kalmaya devam etmeleri gerekiyordu. Peskov, bu teslimatın “Ukrayna karşı taarruzunun resmen başlamasının bir göstergesi olduğunu” da sözlerine eklemiştir. Türkiye’nin bu davranışını ise şöyle yorumlamıştır: “Türkiye şimdiye kadar Rusya konusunda Kolektif Batının dışında kalmıştı. Ama bu son kararı, herhalde, yaklaşan NATO zirvesi öncesinde, üzerindeki artan baskıların bir sonucu oldu. Türkiye’nin durumunu anlıyoruz. Türkiye üzerinden doğalgaz transfer merkezi kurma planlarımız bu durumdan etkilenmez. Türkiye ile ilişkilerimizi sürdürme niyetindeyiz.”

Ardından, Putin’in Ağustos ayında Türkiye’ye yapması planlanan ziyaretinin akıbeti üzerinde tartışmalar başladı. Peskov’a göre, bu ziyaretin ne zaman gerçekleşeceği ya da olup olmayacağı henüz tam belli değildi.

Zelenski’nin İstanbul’u ziyaret ettiği gün (7 Temmuz) yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da, Kırım Tatar Türk halkının lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile biraraya geldi. Ardından, Uygur hareketinin önderleri arasında yer alan Ruşen Abbas ve Abdülhakim İdris’in de, 18 Temmuz günü Kırımoğlu ile Türkiye’de buluşmaları dikkat çekti. Bunlar tabii ki Rusya ve Çin’in hiç de hoşnut olmayacağı türden buluşmalardı. 

akıncı THA 6

Zelenski’nin İstanbul ziyaretinde, Baykar yetkilileri de görüşmelerde hazır bulundular. Ukrayna, Türkiye’den Akıncı TİHA’lar istedi ve karşılığında Baykar firmasının Ukrayna’da fabrika kurmasına yeşil ışık yaktı. Bu konuda bir memorandum imzalandı. Fakat bu işte bir terslik vardı. Çünkü Rusların daha önce vurmuş oldukları Motor Sichfabrikasının bazı tezgâh ve üniteleri, o sırada güvenlik endişeleriyle Türkiye’ye taşınmaya hazırlanıyordu. Dolayısıyla Baykar, acaba hangi güvenceyle Ukrayna’da fabrika tesis edecekti? Sonrasında, Baykar şirketinin Ukrayna’da kuracağı SİHA fabrikası inşaatının başlatıldığı açıklandı. Açıklamayı, 10 Temmuz günü, Rada TV’de, Ukrayna Stratejik Endüstriler Başkanı Oleksandr Kamyshin bizzat yaptı. Haluk Bayraktar ise, SİHA (TB-2) ve TİHA (Akıncı) ortaklaşa üretiminin, 2025 yılında başlayacağını duyurdu. Türkiye’nin Ukrayna’daki bu atılımları, tabiatıyla Rusya’yı fazlasıyla rahatsız etti. Hatta Rusya Federasyon Konseyi’nde Savunma ve Güvenlik Komitesi başkanı olan Viktor Bondarev (10 Temmuz) TASS haber ajansına verdiği demeçte, “Türkiye, politik tavrını değiştirmeye başladı; ‘tarafsız ülke’ konumundan ‘dostane olmayan ülke’ konumuna geçiyor” uyarısında bulundu. 

ABD ise, bu aşamada Ukrayna politikasında tam bir acziyet ve açmaz içerisine girmişti. Öyle ki, Washington yönetimi, trajikomik bir kararla, Ukrayna’nın mühimmat ihtiyacını giderebilmek adına, son çare olarak, ‘misket bombaları’ gönderme kararını açıkladı. Hâlbuki BM, bu tür bombaların savaş alanlarında kullanılmasını yasaklamıştı. Ancak Washington yönetiminin elinde acilen gönderebileceği başkaca bir savaş mühimmatı ve cephanesi kalmamıştı. Yani bundan başka gönderecek bir şey yoktu. Rus dışişleri bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova ise, 8 Temmuz’da yaptığı açıklamada, ABD’yi bu kararıyla ilgili olarak çok sert bir dille eleştirmiştir.

azov_taburu askerleri

Azov (Azak) Taburu Hakkında Kısa Bilgi

Bu silahlı grup 2005’te kurulan “Ukrayna’nın Vatanseverleri” ve 2008’de oluşturulan “Toplumsal Ulusal Meclis” adlı Neonazi çatı örgütlerin; bunun yanında Şubat 2014’te ABD’nin desteğiyle Kiev’deki Viktor Yanukoviç yönetiminin devrilmesinde başrolü oynayan “Sağ Sektör” adlı oluşumun içinden çıkmıştır. Dolayısıyla Ukrayna, Batı destekli bu gibi neo-faşist oluşumların bir güç merkezi haline gelmiştir.

Azov (Azak) Taburu, Ukrayna’daki Maidan Olayları’nın hemen ardından, Mayıs 2014’te güneydeki Zaporijya oblastının Berdyansk şehrinde gönüllü bir faşist milis birliği olarak kuruldu. Ardından birlik, Azak Denizi kıyısında bulunan ve aşırı milliyetçilerin kalesi olarak kabul edilen Mariupol’de varlık göstererek, daha da güçlendi. Bütün bu gelişmeler o dönemki ABD dışişleri bakan yardımcısı, Ukrayna asıllı Victoria Nuland tarafından yakından ve dikkatlice takip edilmiştir. ABD esasen Ukrayna’daki bu aşırı milliyetçi gruplarla öteden beri ilgilenmekteydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra CIA, bir iddiaya göre, çok miktarda Nazi artığını ABD’ye taşımış ve orada Sovyet tehdidine karşı yeniden eğiterek 3 ayrı proje halinde Avrupa’ya göndermişti. Paraşütlerle Karpat Dağlarına indirilen ilk parti, Sovyet güçleri tarafından kısa süre içinde yok edilmişlerdi. Ama benzer girişimlerde bulunmaktan asla vazgeçmeyen Washington yönetimi, 70 sene boyunca bu tür grupları anti-Komünist ideolojiyle eğitmeye devam etti. Ta ki, Kiev’deki Turuncu Devrim’e kadar…

Arsen Avakov12

Turuncu Devrim sonrasında, sokakları terörize eden Azov Taburu için bir lider belirleme ihtiyacı ortaya çıkmıştı. 2014 yılında, turuncu devrim hükümeti tarafından, “Beyaz Hükümdar” (Bely Vozd) takma adlı Neonazi Andriy Biletski, üzerine atılı tüm suçlarından beraat ettirilerek hapisten çıkartıldı ve birliğin başına getirildi. Ardından Ukrayna Parlamentosu’na, yani Verkhovna Rada’ya milletvekili olarak seçildi. Bu kişinin arkasında destekçi olarak, “Azov Taburu için özel planlarım var” diyen, dönemin içişleri bakanı Arsen Avakov bulunuyordu. Avakov’un bahsettiği özel plan, Donbass dâhil Doğu ve Güney Ukrayna’da Rusça konuşan ayrılıkçılarla mücadele edecek paramiliter birlikler oluşturulmasıydı. Nitekim içişleri bakanı, bunların oluşturulması yönündeki talimatını Mayıs 2014’te vermiştir.

Tabur, bariz bir şekilde Nazi eğilimlidir. Nitekim logosunda, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman İkinci SS-Panzer Bölüğü’nün kullandığı eski Cermen alfabesindeki “Wolfsangel” harfi, sembol olarak bulunmaktadır. Azov Taburu, orijin itibarıyla, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliği yapan Ukraynalı siyasetçi Stepan Andriyoviç Bandera’nın (1909-1959) beyaz ırkçılığa dayalı ideolojisinin mirasçısıdır. Taburun güncel siyasî lideri Biletski ise onu aratmayacak ölçüde ırkçı bir söyleme sahiptir. Bunu anlayabilmek için Biletski’nin şu sözlerine bakmak yeterli olacaktır: “Şu kritik anda, ulusumuzun tarihî görevi, dünyanın beyaz ırkına hayatta kalmalarını sağlayacak son bir haçlı seferinde önderlik etmektir. Bu haçlı seferi, Yahudilerin yönetimindeki aşağı ırklara karşı sürdürülecektir”

Ukrayna nazi ordusu1

Azov Taburu, 12 Kasım 2014 tarihinde, Ukrayna Ulusal Muhafızları bünyesine dâhil edilerek, resmî bir statüye kavuşturuldu ve ülkenin silahlı kuvvetlerinin bir parçası haline getirildi. Dolayısıyla tabur, gerilla görüntüsü dışına çıkarak, tankı, topu, ağır silahları ve hatta savaş uçağı olan düzenli bir Nazi Ordusu haline gelmeye başladı. Nitekim 2015 yılında tabura mensup askerlerin sayısı 40.000’e ulaştı. Darbe hükümeti bunları, 2014’ten itibaren, Ukrayna’nın doğusundaki Ruslara ve Rus yanlılarına karşı kullandı. Hatta Azov askerleri, Ukrayna merkezî ordusunu bile tehdit ederek, onları da bu öldürme kampanyalarında taraf haline getirmeye çalıştılar. Ancak durum, Yahudi düşmanlığı boyutuyla daha tehlikeli bir hal almaya başlayınca, ABD, 2015’te bu tabura yaptığı yardımları askıya aldı. Tabur ise sonraları zamanla farklılaşarak, Zelenski gibi Yahudiler ve LGBT meyilli kişi ve yetkililer ve hatta bu temayüllü askerî unsurlarla daha iyi geçinmeye başladı. Andri Biletskiy ise, 2016 yılında, taburun gazi mertebesindeki askerleriyle birlikte siyasete atılarak, “Ulusal Muhafızlar” isimli bir siyasî parti kurdu.

Taburun mensupları, bilindiği üzere, Ukrayna savaşında oldukça aktif bir profil çizmişlerdir. Esasen ve ağırlıkla Rus ve Müslüman karşıtı ideolojiye sahip olan bu örgüte bağlı askerler, Putin yanlısı Çeçen savaşçılara karşı kullanacakları kurşunlara “domuz yağı” sürerken çektikleri videoları bile yayımlamışlardır. Ayrıca savaşta Ruslara karşı, Ukraynalı sivilleri de hiç acımadan ‘kalkan’ olarak kullanabilmişlerdir. Mart 2022’de ise, Rus işgaline karşı Mariupol’deki direnişi örgütleme vazifesini, büyük ölçüde bu Azov Taburu üstlenmiştir. Nisan 2022’de, Zelenski, gazetecilerin tabur ile ilişkili bir sorusu üzerine, “onlar neyse o…” cevabını vermiş ve bu şekilde varlıklarını meşru olarak kabullenmiştir. Zelenski ayrıca, 7 Nisan 2022 tarihinde Yunan parlamentosu ile yaptığı çevrimiçi görüşmeyi, yanında bulunan bazı Azov Taburu savaşçılarıyla birlikte gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla bu savaşçıların bazılarının da bahsi geçen görüşmede katılımcı oldukları, alenen ekrana yansımıştır. Hâlbuki bu grubun ve Aydar Taburu’nun işlediği insanlık suçlarına ilişkin olarak BM-İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin ve Uluslararası Af Örgütü’nün birçok raporu bulunmaktadır.

Aden taburu

Ruslar tarafından Mariupol’deki Azovstal Metalürji Fabrikasında çember içine alınmalarından sonra, 20 Mayıs 2022 itibarıyla teslim olmak zorunda kalan, toplamda yaklaşık 2.500 Azov savaşçısının üzerinden bazı Nazi sembolleri ve Amerikan bayrakları çıkmıştır. Ayrıca, bu askerler birbirlerince ayırt edilebilmek için, üniformalarının üzerine mavi bant çekiyorlardı.

ukrayna rusya esir anlaşması

Bunlar Rus birlikleri tarafından esir alınarak, 4 ay boyunca Rusya’daki hapishanelerde tutulmuşlardır. Rus ordusu, bütün bu süreçte, taburun karargâhlarına girdiğinde karşılaştığı Nazi gamalı haç sembollerini, Nazi kara güneşini, Hitler ve Stepan Bandera’nın posterlerini ve ırkçı-faşist söylemler içeren broşürleri ele geçirerek, dünya ile paylaşmıştır. Sonrasında ise, bilindiği üzere, Türkiye’nin arabuluculuğu ile 21 Eylül 2022 tarihinde yapılan esir değişimi anlaşması çerçevesinde, Rusların elindeki Tabur mensupları, Rus esirlerle karşılıklı olarak (ve 5 üst düzey komutanın savaş bitinceye kadar Türkiye’de kalması koşuluyla) mübadele edilmişlerdir. 

(devam edecek…)