Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Vizyondaki kitap-2

On beş günde bir yenilenen vizyondaki kitap, sizlere özel bir seçki sonucunda ulaşıyor. Kainat kitabının kağıda düşmüş halini ve düşüncenin kainata uygunluğunu bulma aracı olan kitaplar arasında rehberlik yapmaya çalışan “vizyondaki kitap”, kitapları değerlendirerek vizyondaki kitabı yansıtıyor. Eleştirel değil, kayda değer olanlar ile ilgilenen sayfamız, derinlikler, güzellikler, yeni ufuklar, hayranlıklar, evrensel olanlar ve ayna olanlar peşindedir .

Bu haberin fotoğrafı yok

İNSANA DAİR

Farklı boyutlarda yaşanan iç sıkıntıları ve karanlıkların içinde kitapların aydınlığına sığınmak, insanın hüzünlendirici öykülerinin yeryüzünün bütün coğrafyalarında ve tarihin bütün zamanlarında aynı olduğunu gösteriyor. Hemcinslerimizle dünyanın her köşesinde aynı hikâyeleri yaşıyoruz. Görüntüler ve yöntemler farklı olsa da yaşananlar büyük ölçüde aynı… Kabil ile Habil, insanlığın başlangıcına kan bulaştırmanın öyküsü. Kardeşin kardeşe düşmanlığı, değişmez bir yazgı gibi. Bu öykü, ne yazık ki yer yüzünün her köşesinde her an tazelenmekte. Güç tutkusu, kıskançlık, aşksızlık, sevgisizlik zehirli bir sarmaşık gibi büyümekte; kötüler ve kötülükler birbirini beslemekte… Bu kitap, Mevlana’nın Mesnevisi ve Erich Fromm’un çalışmalarından esinlenilerek oluşturuldu. Başka bazı okumalar da kitaba renk kattı. Karanlıkları aydınlatan gönül mimarları insanlık tarihinde hep olmuştur. Bunların içinde Mevlana’nın güneşi bir başka… Yüzyıllar sonra, yeryüzünün birçok coğrafyasında kalplere ışık olduğu gibi, Erich Fromm gibi düşünürlere de esin kaynağı olan bir güneş Mevlana. Dünya zindanını, beden zindanını, insanlığın içinde debelendiği zindanları öyle güzel betimliyor ki Mevlana, farkında olmadan bir iç yolculuğuna çıkıyor, varlık evreni içinde kendinize yöneliyorsunuz.

Mevlana’nın Mesnevisi insanın, ruhun, canın ve dahi canların hikayelerinden oluşuyor. Et ve kemiğin değil, özün; et ve kemikten sıyrılabilenin; et ve kemikten sıyrıldıktan sonra da, “var olacak olan”ın, yani ruhun, yani “canların” hikâyesi. Özgürlüğe kavuşan “canlar.” Dünyadan, bedenden, altın ve gümüşten, kibir ve gururdan geçerek özgürlüğü yaşayabilenlerin hikâyesi. İnsanlığın büyük yıldızlarının yaşamlarından mesajlar. Bu kitaba ışığıyla esin kaynağı olan da Mevlana… Diğer yandan Erich Fromm’un Sevme Sanatı ve Özgürlük Korkusu gibi kitapları, modern insanın içinde bulunduğu açmazları, karanlıkları, sevgisizliği, sadizmi ve mazoşizmi (kendine tapınma ve başkalarına tapınma) bilimsel bir yaklaşımla ortaya koyması, bir anlamda Mevlana’nın anlattıklarının farklı bir yansıması. Hatta insanın onulmaz yalnızlığını anlatırken Mevlana’dan alıntılar yapması, insanın sevgide, gönülde, canda buluşması gerektiğini anlatıyor.

Dilsiz olan aşk daha aydındır,

Sözünle değil halinle anlat ona.

Nabzın kimin adıyla atarsa,

Odur arzuladığın dünyada.

Bak bakalım nabzına,

Kimi sayıklamakta?…

YABANCI

Günümüz insanı yabancıdır;

                        Kendine, ötekilere, doğaya ve bütün varlıklara.

İnsan, insanı eşyalaştırmış ve ötekini bir “mal/ürün” olarak görmektedir.

Dönüşmüştür artık insanlar,

Yalnızca duygusuz ve düşüncesiz otomatlara.

Yazar: Mehmet Akif Çukurçayır

Sayfa: 192

Demokrasi Projesi

Demokrasi Projesi’nde David Graeber, yakın dönemde dünyayı kasıp kavuran “Wall Street’i İşgal Et!” hareketiyle beraber gelmiş geçmiş en cesur siyasi düşünce olan demokrasi fikrinin tarihini ve radikal demokrasinin dünyayı nasıl dönüştüreceğini anlatıyor. 

Demokrasi, tarihi boyunca Amerika için bir çeşit din statüsüne sahip olmuştur. Ancak bugün geçerli olan siyasi sisteme; sadece en zenginlere hitap edip geri kalan yüzde 99’u yok sayan, onların seslerini duyurmayan, ihtiyaçlarını karşılamayan, geleceğini karartan bu sisteme gerçekten demokrasi demek mümkün müdür? Ve eğer bu demokrasinin aygıtları anbean yükselip şiddetlenmekte olan bir krize cevap veremiyorsa, biz yurttaşlara düşen görev nedir?

Günümüzün en etkili aydınlarından biri olan antropolog ve aktivist David Graeber, Demokrasi Projesi’nde okurları demokrasi tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor. Atina demokrasisi tahayyülünden Birleşik Devletler’in kuruluşuna, yirminci yüzyılın küresel çaptaki krizlerinden yeni nesil aktivist gençliğin bilinçlenişi ve yükselişine, merkezi öneme sahip tarihsel anlar hakkında kışkırtıcı ve ufuk açıcı çıkarımlarda bulunuyor. Zenginliğin ve erkin günbegün belli noktalarda biriktiğine dikkat çeken yazar, öte yandan da oydaşma, eşitlik ve katılımcılık üzerine kurulu yeni bir toplumdan, geleceğin toplumundan haberler veriyor. 

Yazar: David Graeber

Sayfa sayısı: 290

Kuyu

Catherine Chanter, bu ilk ve ödüllü kitabında; Ruth ve Mark çiftinin, şehrin krizlerinden kurtulup cennet hayallerini bir çiftlikte yani “Kuyu”da yakalama arzularını anlatıyor. Yeni bir başlangıç yapmak için taşındıkları verimli arazi, ülkede yağmur alan tek bölge olunca, hem hayranlık hem de nefret nesnesi haline geliyorlar. Ve hayranlığın da, nefretin de bedeli ağır oluyor…

Henüz yayımlanmadan ödül kazanan “Kuyu”da karanlık bir gelecek kurgusunu suç, aşk, inanç, yıkım ve yeniden doğuş temalarıyla müthiş bir beceriyle harmanlıyor. Kuyu’nun sırrı aydınlanırken, Chanter, okura her adımda yoğunlaşan bir duygusal deneyim yaşatıyor.

Olağanüstü. Sürükleyici bir gizemle incelikli psikolojik dramı vurucu bir anlatımla harmanlayan, büyüleyici bir ilk roman.

Publishers Weekly

Kesinlikle güçlü bir metin, hem içerdiği fikirler hem de bunları işleyişi bakımından. – Guardian

Kuraklıkla kavrulan, isyan tehdidi altında bir ülke; meşum bir tarikat; çözülememiş bir cinayet ve giderek artan baskı. Catherine Chanter distopik bir kâbusun bütün bileşenlerini bir araya getirip müthiş sürükleyici bir anlatıya imza atmış. – Independent

Yazar: Catherine Chanter

Sayfa: 360

Bir Babam Vardı

“Göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketidir. Göç, bir başka deyişle, coğrafi mekân değiştirme sürecinin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi yönleriyle toplum yapısını değiştiren nüfus hareketidir.” Gözyaşının ne olduğunu bilir misiniz?  “Göç gözyaşıdır.”

Usta yazar gerçek hikayelerini anlattığı üçüncü kitabında gözlerimizi yaşartıyor.

Bu kitap ile 93 Harbi’nde zorunlu göçe tabi tutulan ve yerlerinden, yurtlarından edilen insanların hikayelerinden bir tanesi olan “Namaz’ın yaşam öyküsü” ile bu zorunlu göçün oluşturduklarına tanıklık ediyoruz. Namaz’ın şahsında, dönemin kültürünü, olaylarını, yönetsel uygulamalarından bazılarını, özellikle bu zor zamanların yaşanırken, kişiliklerin, özlerin, edinilen davranışların farklılıklarını, yoklukların insanlara nasıl çözümler oluşturduğunu, gayreti ve mücadeleyi, insanın eşya ve madde ile ilişkisini, ayrıca kültürün dönüşmesinin örneklerini görüyoruz.

Namaz kendisinde derin izler bırakan, zorunlu göç ile yoğurulan yaşamıyla, diğer yaşamlara iz bırakıyor. Gerçek bir yaşam öyküsünü, eğitimci yazarın, birinci tanığın dilinden, İbat Nebioğlu’nun kaleminden öğreniyoruz.

Yazar : İbat Nebioğlu

Sayfa: 144

BAŞARI HİKAYELERİ

Bir çok ünlüden başarı hikayesinin yer aldığı kitaptan bir örnek hikaye.

       LEONARDO DEL VECCHİO

Ray Ban, Oakley, Prada, Versace, Armani, Bvlgari, Polo, Chanel, Dolce Gabbana gibi gözlüklerin Leonardo Del Vecchio’nin sahip olduğu Luxottica markası tarafından üretildiğini biliyor muydunuz?

1935 yılında Milano’da doğan Vecchio, henüz doğmadan babasını kaybetti. Annesi de yoksulluk gerekçesiyle onu yetimhaneye bıraktı.

Ergenlik yıllarında bir demir fabrikasında işe giren Vecchio, burada madalya ve rozet yapımını öğrendi. Fabrika aynı zamanda onun üniversite masraflarını da karşıladı. Geceleri okula gidiyor, gündüz de atölyede çalışıyordu. Üniversiteden sonra aynı fabrikada makinist olarak işine devam etti.

Bu fabrikada uzun yıllar çalışan Del Vecchio, ufak demir parçalarının gözlük yapımında kullanılabileceğini ve bu işe epey talep olduğunu fark etti. Kendi birikimiyle Milano’da bir gözlük atölyesi kurdu.

26 yaşındayken Agordo adlı bir kasabada iş kuracaklara ücretsiz arazi verildiğini öğrendi ve Milano’yu terk ederek bu kasabaya yerleşti. Atölyesine de Luxottica adını verdi. Bu sayede atölyesinde üretilen tüm gözlükler bu adı taşır oldu.

Del Vecchio bugün dünyanın en bilindik gözlük markalarından birçoğunu üretiyor ve şu an 22,5 milyar dolarlık bir servetin sahibi.

 

“Bu kadar mesafe kat edeceğimi hiç düşünemezdim. Ama daima kendim için en iyi olanı yapmaya çalıştım.”

Yazar: Elmir Necebov

Sayfa:176

Paris – Kahvenin Peşinde Avrupa Cafe’lerinde

Hiçliğin, edebiyatın ve dolayısıyla erotizmin başkentidir Paris. Bu yüzden bitmeyen, olan bitenin tümüne hâkim olamadığınız gizli bir şey hep kalır. (…) kabukludur Parisli, bu yüzden oyuncudur, bu yüzden sanatla beslenmiştir. Romantiktir ama iç bayıcı bir ‘kitch’e değil, erotizme giden bir romantizmdir bu. Bu yüzden hem biraz gizli kapaklı hem de çapkındır, oyuncudur… Cem Selcen kahvenin peşinde çıktığı Avrupa yolculuğunda bu defa Paris’te açıyor defterlerini; bir köşede oturup ortalığa bakıyor, tarihini soluyor şehrin. Ama ne tarih…Dünya edebiyatının da başkenti olan bu şehirde kimi zaman Hugo’nun, Balzac’ın, Camus’nün, Sartre ile Simone de Beauvoir’ın ayak izlerini takip ediyor, kimi zaman o uğrak yerlerin çok okuduğumuz, çok sevdiğimiz müşterilerinin hikâyelerini. Bazen de turist olmanın verdiği rahatlıkla iyi bir milföy uğruna aşıyor kilometreleri. Ve ortaya tam da Paris’e yaraşır şekilde, iştah açıcı, her sayfada vaat ettiğinden çok daha fazlasını veren, bazen gizemli, bazen tüm derdini ortaya seren bir kitap çıkıyor. Kahvenin Peşinde / Avrupa Café’lerinde dizisi Paris ile devam ediyor…

Yazar: Cem Selcen

Sayfa: 256