Yahudilik, Hristiyanlık, Hinduizm Ve Budizm Gibi Dinlerin Diğer Dinlere Bakış Açısı Nasıldır?

Şurası apaçık bir olgu ki her dini gelenek sahip olduğu inanışın en doğru ve yegane hakikat olduğuna inanır. Bununla beraber her dini gelenek ve millet inandığı olgulardan hareketle diğer dinlerle ilgili etkileşim ve iletişimlerini belirler.

Şurası apaçık bir olgu ki her dini gelenek sahip olduğu inanışın en doğru ve yegane hakikat olduğuna inanır. Bununla beraber her dini gelenek ve millet inandığı olgulardan hareketle diğer dinlerle ilgili etkileşim ve iletişimlerini belirler. Nitekim bazı dinlerin öğretileri diğer kültürlerle ilişkilerine olanak sağlamadığı takdirde dinler arası etkileşim kısır düzeyde kalacaktır. Bu nedenle dinlerin diğer dinlerle olan etkileşimini ve birbirlerine olan bakış açılarını iyi bilmek önem arz etmektedir. Bu doğrultuda belli başlı dinlerin diğer dinlerine bakışını ve yaklaşımını açıklayacağız.

Yahudilerin Diğer Dinlere Bakışı

Yahudi toplumu Yahudi olmayanları inanışlarına göre iki kısımda değerlendirir. Hz. Nuh’un tevhidine dayayan yedi temel kanunu benimseyenleri Nuhiler, bunun dışında kalanları Putperestler olarak ayrıma tabi tutarlar. Yahudiler kendilerinin seçilmiş bir toplum olduğuna inanırlar. Onlara göre sahip oldukları bu ırk Allah tarafından kendilerini bir armağan olarak sunulmuştur. Yahudilerin kendi aralarında yaşayan fakat Yahudi olmayan kesime karşı bakış açısı mutedildir. Onları garip olarak gördükleri için onlara karşı merhametle yaklaşıp baskıcı bir tavır sergilemekten kaçınırlar.

Yahudilerin kendilerini özel bir millet olarak görüp dinlerini yaymak için özel bir çaba ve gayrete girmemiş olmaları bu dinin kendi kabuğuna çekilmiş bir millet olarak tezahürünü ortaya çıkarmıştır. Bunun sebebi diğer milleri bu dine davet etme konusunda Tevrat’ın emredici bir tutuma sahip olmamasıdır. Tevrat bu hususla ilgili teşvik edici yahut reddedici herhangi bir tavır göstermemiştir. Bu konuda herhangi bir çabaları olmasa da yine de Yahudiler, bu ırka sahip olmayan herhangi bir yabancının Yahudi olmasına müsaade etmişler ve belli bir takım kural ve şartlarla bu işlemin gerçekleşmesine olanak sağlamışlardır.

Yahudiler ilahi kaynaklı tek dinin kendileri olduğunu iddia etmezler. Tevrat sadece Yahudilere ait olmakla birlikte diğer dinler Nuh’un yedi temel kanununa uymak şartıyla var olma hakkına sahip olabilirler. Dolayısıyla Yahudilerin diğer dinlere bakış açısı tümüyle negatif değildir. Özellikle İslam ve Hıristiyanlığı insanları Allaha çağıran misyoner dinler olarak kabul görürler. Fakat her iki dini de bütünüyle dosdoğru kabul ettikleri söylenemez. Nitekim Hıristiyanları Hz. İsa’nın kendini Mesih olarak ilan edip Yahudilere ters öğretiler sunması bakımından ve inanç ile ibadet noktasındaki bazı farklılıkları dolaysıyla eleştirirler. İslam konusunda ki olumsuz tutumlarının sebebi ise Hz. İsmail’e karşı duydukları kine dayanmaktadır. Fakat daha önce dediğim gibi tamamen negatif bir tutum söz konusu değildir. İki dinin inanç ve ibadet açısından benzeştiği pek çok noktanı bulunduğunu kabul etmektedirler. Dolayısıyla Yahudiler İslam’la aralarındaki yakın irtibatı göz ardı etmezler.

Hinduizm’in Diğer Dinlere Bakışı

Hindular

Hindular hakikatin tek gerçeği olarak Tanrının sözü olarak kabul ettikleri Veda metinlerini görürler. Düşünce ve inanç sistemlerinin merkezini bu metinler oluşturur. Dolayısıyla diğer dinlere bakış açılarını da bu Veda metinleri şekillendirir. Kökeni bu metinlere dayanmayan ve öğretilerini geçersiz kabul eden her din ve geleneği batıl kabul ederler. Nitekim bu minvalde kendi gelenekleri içerisinden çıkmış oldukları halde Veda metinlerini yok sayan Caynizm ve Budizm dinlerini reddederek yok saymışlardır.  Hinduizm’in ilk ve orta çağlarındaki bu sert ve dışlayıcı tutum modern dönemde biraz daha ılımlı bir hale dönmüştür. 

Hinduların İslam’a bakış açısına gelince bu husus tarih boyunca gelişen durum ve olaylarla birlikte süre gelen etkileşimlere bağlı olarak değişiklik göstermiştir. İslam’a karşı genel tutumları olumsuz olsa da İslam’ın bazı özelliklerinin olumlu karşılanıp takdir edildiği de olmuştur. Müslümanlara karşı sert eleştirilerde bulunarak onları yurtlarına el koyan zorbacı bir millet olarak vasıflandırdıkları gibi zamanla temizlik, eşitlik gibi güzel davranışlarından bahsederek övdükleri de görülmüştür.   Yalnız genel bir görüşün hakim olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu olumlu veya olumsuz tavır zamana ve şahıslara göre farklılık arz etmiştir.

Budizm’in Diğer Dinlere Bakışı

Budizm geleneği ise kendini tek doğru din olarak kabul edip diğerlerini dışlayıcı bir tavıra sahip değildir. Her dini geleneğin kendine göre bir doğruluk payı olabileceğini ifade eder.  Önemli olan o dinin telkin ettiği öğretilerle paralel hareket etmesidir. Budizm geleneği dışlayıcı bir yapıda olmadığı için kastlar çerçevesinde insanları ötekileştiren Hinduizm  anlayışını reddeder. 

İslam’a bakış açılarına gelince yer yer Müslümanları cesur ve adil olmalarından dolayı övselerde genel anlamda olumsuz bir tutum içerisinde İslam’a düzen bozucu hakikat dışı bir din olgusu olarak bakarlar.

Hıristiyanların Diğer Dinlere Bakışı

Hıristiyan dünyası yegane hak din olarak kendini görmektedir. Bu minvalde Kilise diğer dinleri geçerli saymayarak onların kurtuluşa eremeyeceklerini savunur. Fakat yine de diğer dinler arasında İslam ve Yahudiliğe ayrı bir parantez açar. Çünkü İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlığın  hepsi ortak bir kökene sahip olarak Hz. İbrahim ve onun soyuna dayanmaktadırlar.

Hz. İsa’nın Yahudi olması Hıristiyanların Yahudilere bakış açısında pozitif bir etki yaratmış olmakla birlikte süreç içerisinde çatışmalar da yaşanmıştır. Nitekim ilk zamanlarda Yahudilerin Hz. İsa’ya karşı durmaları Hıristiyan dünyasında eleştirilmiş ve Yahudilere karşı negatif bir tutum içerisine girmelerini sağlamıştır. Hıristiyan fikir dünyasında Yahudiliğin iptal edildiği ve seçilmişliğin kendilerine geçtiği düşüncesi hakimdir. Fakat ikinci Dünya Savaşının yaşanmasıyla birlikte pek çok Yahudi’nin hayatını kaybetmesi Yahudilere karşı sergilenen tavır ve tutumlardaki sertlikte bir yumuşama meydana getirmiştir. Ayrıca Ökümenik Hareketi ve İsrail Devletinin Batının Yakın Doğudaki kalesi olarak görülmesi Yahudilere karşı gösterilen tutumların değişmesine neden olmuştur. Bu noktada ikinci Vatikan Konsilinin de mühim bir yeri bulunmaktadır. Nitekim bu konsül Yahudiler hakkında uzlaşmacı bir tutum ve tavır sağlanması bağlamında hoşgörülü bir yaklaşımın doğmasına zemin hazırlamıştır.

Müslümanlıkta Diğer Dinler

Müslümanlara bakış açıları ise Yahudilere nazaran daha sert ve dışlayıcı olmakla birlikte süreç içerisinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Haçlı seferleri öncesi ve bu seferle birlikte ile ilerleyen süreçlerde İslam’ı ve Müslümanları büyük bir tehdit olarak görüp kötüleme politikasına girişmişlerdir. Bu noktada 2. Vatikan Konsilinin İslam-Hıristiyan ilişkisini olumlu etkileyen bir yapısı vardır. Bu konsülde İslam’ı ve Müslümanları takdir edip öven, iki din arasında ortak bir Tanrının varlığından bahseden ifadeler bahsolunmuştur.

İnsanoğlu içinde bulunduğu ortam ve şartlardan etkilenen ve bu minvalde fikir dünyasını şekillendirebilen bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla inanmış olduğu dini inanış da mühim ölçüde yaşadığı çevreden kaynak bulmaktadır. Bu noktada dinlerin çokluğu meselesinde dinlerin iddia edip savundukları hakikat olgusu değişik yön ve açılardan tartışılmaktadır.

Dinlerin inanmış oldukları bazı gerçekler diğer dinlere karşı olumsuz bir tavıra bürünmelerini de sağlamıştır. Yahut  tarih boyunca gelişen olay ve durumlara binaen düşünce ve tutumların değiştiği de olmuştur. Bu durum tamamen inanışlar, sahip olunan öğretiler ve tarihin seyir akışı içerisinde şekil bulmuş bir etkileşim örgüsüdür.

Exit mobile version