Kutsal kitaplarda verilen bilgiye göre Adem İle Havva cennette yasak elmayı yediklerinde ilk durumları “çıplak kalmaları” olmuş ve oradaki yapraklar ile örtünmeye çalışmışlar. İnsanlar için “giysi”“sizlik” doğum ve ölümle ilgilidir. “İnsanın” her gün yaptığı eylemlerden birisi olan “giysi belirleme” çok çeşitli sebeplerle oluşur. Pamuklu, yünlü, sentetik kumaşlardan tutun da ipekli kumaşlardan üretilmiş giysiler, seçeriz. Bu giysiler eskimiş, yeni, süslü, sade, otomatik kapaklı, kaplamalı, altın yaldızlı, değerli taşlarla süslenmiş belki binlerce türde özellikleri olan dolaplarda, askılarda, raflarda yerini alırken, üzerimize giyilmek için zamanlarını, sıralarını beklerler. Çoğunlukla elimizle açılan dolapların kaç kez açıldığını ve içlerindeki giysilerde ne hatıralar saklandığını düşünebiliriz. Ellerimiz iş yapan hatıra örücülerimizden birisidir.
İpekli kumaşların ilk üretimleri Çin merkezli olarak bilinir. Çin efsanesine göre de ipek M.Ö. 2640 yılında Çin’in 3. imparatoru Hoangdi’nin çok genç karısı Xilingji tarafından keşfedilmiştir. İnanışa göre Xilingji sarayın bahçesinde bir dut ağacı altında çay içerken sıcak çay fincanı içine ağaçtan bir koza düşer. Xilingji ve hizmetçisi kozanın çözülmeye başladığını ve uzun ince bir ip oluşmaya başladığını görünce hayrete düşerler. Xilingji binlerce kozadan elde ettiği ipekle imparatora güzel ve dayanıklılığı olan bir kaftan dokur. Çin’de M.Ö 2-3 bin dönemlerde ipekböceğinin ülke dışına çıkarılması yasaktır. Çıkaran ölüm cezasıyla cezalandırılır.
Sonraki dönemlerde İpekböceklerinin küçücük yumurtalar halindeyken alınıp satılması neredeyse bir küresel ticaretin simgesidir. Binlercesi insanın avucuna sığar. "Kısmetini elinde tutuyorsun denirdi buna." Mayıs ayının ilk günlerinde yumurtalar açılıp, bir tırtıl çıkar, dut yapraklarından oluşan otuz günlük çılgınca bir beslenmeden sonra, bu kez bir kozanın içine kapanan tırtıl, oluşturduğu koza ile bin metre ham ipek iplik, yüklüce altın, para ya da takas ile elde edilen değişik mallar ele getirir.
Herodot, “Persler yendikleri bir düşmanın kılık kıyafetinin daha iyi olduğuna karar verirlerse, kendi giyim tarzlarını terk etmeye hazırdı; bu nedenle gerek Medlerin gerekse Mısırlıların tarzlarından bir şeyler almışlardı”, der. Aristo'nun öğrencisi olan büyük İskender, belki de doğunun zenginliğini ele geçirmeye çalışan ilk batılı lider örneğinden birisi olup Pers İmparatorluğu’nu ve Babil’i fethedince kendisi de geleneksel unvanları benimsemeye ve yerel gelenekleri kabul ettiğini vurgulamak için Pers giysileri giymeye başlamıştı.
Diğer tarafta Çinliler, bozkırlardan gelen kabilelerin meydan okuması karşısında medeni dünyayı temsil eden bir “huaxia” konsepti geliştirmişti. Kapsamlı bir inşaat programı sayesinde bugün Çin Seddi olarak bildiğimiz yapıya dönüştü ve temelinde İskender'inkilerle aynı ilke vardı: Savunmasız yayılma, boşa kürek çekmektir. Çinli yöneticiler, göçebelerin saldırısına karşı resmi bir haraç sistemi geliştirmişti. Verilen en önemli malzeme, göçebelerin, dokusu ve hafifliği dolayısıyla örtü ve giysilerde tercih ettiği bir kumaş olan ipekti. Çinliler göçebeleri geri püskürtmüş ve İ.Ö. 119 yılında Kansu Koridoru'nu ele geçirmişti. Çin, kıtalararası bir ağa giden yolun kapısını açmıştı; İpek Yolu'nun doğum anı buydu. Han Hanedanlığı idaresinde askerlere ödeme yapılırken paranın ve tahılın yanı sıra ipek de kullanılıyordu. İpek, lüks bir ürün olmanın yanı sıra uluslararası bir para birimine dönüşmüştü.
Roma Kleopatra’yı oyunlarla alt ederek Mısır’ı ele geçirince buradaki zenginliği de Roma’ya aktarmaya başladı. Yeni servet ile Roma'nın zenginleri artık en egzotik ve fahiş zevkleri yaşayabiliyordu. Avrupa'nın Doğuyla ilişkisinden ortaya çıkan yeni "zevk"lerinden çok fazla şey üretildi, korkutucu olan, bir malın Çin ipeğinin, ortaya çıkışıydı. Her yıl çok miktarda paranın Roma ekonomisinden lüks mallar nedeniyle sınır ötesindeki ticari pazarlara gittiği görülüyordu.
Ortadoğu ve Avrupa'nın lüks ürün pazarlarına ipek gönderen Çin tekeli 6. yüzyılda, ipek kozalarını kendi mütevazı üretimlerine başlamış olan Suriyeliler tarafından Çin' den gizlice çıkarılmaya başlanınca kırıldı.
İtalyanların Avrupa’ya getirdiği başlıca ürünler, doğrudan Kuzey Afrika ve Ortadoğu'dan ya da Uzakdoğu'dan ithal ettikleri baharatlar ve ipekti.
Osmanlılar döneminde Bursa’da 1491’de yapılan Koza Han ipek böceği kozalarının satışının yapıldığı bir yerdi. Kozalardan elde edilen ipek kumaşlar Bursa’nın tekstil merkezi olmasında ilk rolü oynamıştı. Tarih boyunca uluslararası bir ticaret ve alışveriş merkezi olan Koza Han’da çok farklı ülke ve milletlerden tüccarların işyerleri vardı. 16. Yy.’da İtalya’nın ünlü Medici ailesinin handa bir adet ofisi bile bulunmaktaydı.
Son yıllarda sentetik (petrol ürünlerinden elde edilen) iplik ve kumaşlar ile sosyal değişimler sebebiyle ipekböceği üreticiliği çok azalmıştır. İpek çok sağlam bir lif yapısına sahip olduğu için, paraşüt ipi yapımında ve ameliyat ipliği olarak kullanılabiliyor, astronotların kıyafetleri ipekten yapılıyor. İpek yorgan; anti alerjen olup, soğukta sıcak, sıcakta serin tutuyor.
“Kısmetini elinde tutuyorsun sözünden hareketle” elimizdekinin uçmasını hedefleyerek, sırtımızı kaşıyıp, okşayanların avcumuzu yalatmak arzularına karşı dikkatli olmamız gerektiğini, “hatıralarımızdaki giysisizliği, ipek” bize yeniden hatırlatıyor.